3. bölüm : Bebek felaketi

55 15 3
                                    

Arzu ile annesi beraber çay içerek havadan sudan konuştular, hava kararmaya başlayınca annesi gitti. Arzu, annesi yüzünden kirlettiği fincanları yıkayıp duruladıktan sonra yatağa çekildi. Dolunay, tam Arzu'nun yüzünü aydınlatıyordu. Camdan içeri sızan ışık, odaya hoş bir ortam bırakıyordu. Ve bu ortamda uyumak, Arzu'nun en rahat uykusu olmuştu. Yalnız ve sessiz.

Sabah uyandığında yanında Serhat'ı fark etti. Arzu direkt kalkıp banyoya gitti. Serhat uyanana kadar evin işini halletmişti. Şu an ise, minder koltuklarına oturmuş zar zor çeken televizyondan kanalları izlemeye çalışıyordu. Serhat, gömlek ve pantolon ile aşağı hiç olmadığından bakımlı bir şekilde indiğinde Arzu ona baktı.

"Nasıl olmuşum?" Diye sordu. Arzu'nun kendisine iltifat etmesini bekliyordu çünkü bu egosunu okşuyacaktı.

Arzu, "İyi," diyip önüne döndü. Serhat'ın yüzü düştü. Kendisine iltifatlar yağdırıp egosunu tatmin etmesini bekliyordu. Ama karşısındaki Arzu'ydu işte, başka biri değil.

"Kime diyorum ben," dedi Serhat atarlı bir sekilde. Arzu yine onu umursamayınca konaktan çıkıp gitti.

İşlerini bitirmişti, yapacak bir şeyi yoktu. Ayçıl ile arası iyi olsaydı onun yanına gidip iki laf yapardı ama Ayçıl'da yoktu. Dışarı çıktı ve etrafına baktı. Uzaktaki okulu fark edince, bu ay okula erzak götürmediğini fark etti. İçeri koştu ve cüzdanını aldı. Hava soğuk diye mor hırkasını giydi. Önünün fermuarını çekip dışarı çıktı. Okulun yanındaki marketten alışverişini yapacaktı.

Markete geldiğinde, Okulun ihtiyacı olabileceği yiyeceklerden iki poşet aldı. Çocuklara beraber eğlensinler diye birkaç tane kutu oyuncak aldı. Hepsinin parasını ödedikten sonra okula doğru ilerledi.

Arzu her ay bu yatılı ilkokula yiyecek bağışı yapıyordu. Yetimler sevinsin diye kendi cebinden parasını ödüyordu. Okuldaki herkeste Arzu'yu tanır ve severdi. Bazen gelir çocuklarla oyun bile oynardı.

Okula geldiğinde müdüre hanımın odasına geçti. Elindeki poşetleri kenara bıraktı. Müdüre hanım kendisini gördüğünde gülümseyerek ayağa kalktı. Arzu rahatsız olmamasını söyledi ve ahşap siyah masanın önündeki koltuğa oturdu. Havadan sudan ve öğrencilerin durumları hakkında konuştular.

Zil çaldı ve Arzu çocuklara bakmak istediğini söyleyip ayağa kalktı. Kapıyı açtığında hademe Hatice, elindeki sıcacık çayı Arzu'nun üstüne yanlışlıkla döktü. Arzu'nun dudaklarından küçük bir çığlık koptu. Sıcak çay tam olarak göğüsünün biraz üstüne dökülmüştü.

Arzu'nun çığlığı ile koridordaki çocuklar onun etrafına toplandı. Öğretmenler odasından ne olduğunu merak ettiği için birkaç öğretmen ve Ayaz çıktı. Müdür çocukları kovup Arzu'nun üstündekileri çıkarmasını istedi.

Arzu, "Herkesin içinde nasıl üstümü çıkarayım?(!)" Dedi.

"Öğretmenler odasına geç," dedi Ayaz.

Arzu, Ayaz'ı fark edince dediğini uyguladı ve öğretmenler odasına geçti. Diğer öğretmenler dışarı çıktıktan sonra Ayaz okuldan çıktı ve arabasına geçti. Arabasının bagajında kendisinin bir tane tişörtü vardı. Siyah ve düz bir tişörttü. Tişörtü alıp tekrar okula gitti.

Kapıyı tıklatıp kapıyı kolunun gireceği kadar araladı. Tişörtü uzattığında Arzu tişörtü aldı. "Teşekkür ederim," dedi Arzu.

Arzu, kıyafetlerini çıkartıp Ayaz'ın tişörtünü giydi. Tişörtü giymesiyle beraber burnuna odunsu erkek kokusu firrar etti. İstemsizce tişörtü burnuna yaklaştırıp kokladı.

Kapı açıldığında içeri Ayaz girdi. Arzu, Ayaz'ı fark edince tişörtü bıraktı. Eli ayağına dolaştığında kıyafetlerini alıp dışarı çıkmak için adım attı. Ayaz, "Bende gideceğim, bırakayım seni" dedi. Arzu durup ona döndü. Yol çıkmayı kendisi de istemiyordu. Bu yüzden kabul etti.

KUKLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin