final.

186 24 115
                                    

"dinleyin kahrolası veletler. bugün bizim günümüz, bugün uğruna bir yıldır her antrenmanda -çoğunuzun katılmaya zahmet etmediği- kıçınızı yırtarak savaştığınız, ter akıttığınız gün. bugün tarih yazacağımız, geleceğin seyrini değiştireceğimiz gün-

"koç yine bildiğimiz gibi." dedi isaac scott'la soyunma odasına koça çaktırmadan epey bir geç girerken. yanındaki de onu kafasıyla onayladı.

liam'ı yani takım kaptanlarını görmek için etrafa bakındılar; onu kafasını devekuşu gibi dolaba sokmuş şekilde bulmak tarif edilemez bir motivasyondu.

"ve şimdi herkes sussun ve kaptanınızı dinleyin. dunbar!"

liam öyle dalmıştı ki koçu ancak şimdi duyabilmişti, yerinde hopladığından da kafasını dolabın üstüne çarpmıştı. kafasını tutarak istemeye istemeye ona dönen beklenti içinde bakışların arasından geçip koçun yanına ulaştı.

"evet dunbar takımına bir motivasyon konuşması hazırlamışsındır herhalde. değil mi?"

liam boğazını temizledi ve kaçamak bir bakışla theo'nun onun için hazırladığı, sekiz kere pratik yaptıkları ve eline yazdığı konuşmaya baktı. fakat gerginlikten öyle terlemişti ki yazı okunmuyordu.

"ehm.. evet. eee... haydi kazanalım!"

herkes yüzüne bomboş bakakalmıştı, isaac ve scott "vuhu! haydi bastıralım evet!" tarzı çığlıklarla ortamı ateşlemese muhtemelen orada ağlamaya başlayabilirdi.

aslında atılgan bir çocuktu ama içten içe hala haketmediğini düşündüğü kaptanlığı taşımakta zorlanıyordu. diğer maçları bir şekilde halletmişti ama bu final maçıydı, kaçarı yoktu.

"teşekkür ederim. " dedi giyinirken yanında olan scott ve isaac'e. "siz orada durumu kurtarmasanız lakros sopasını kendime saplayacaktım."

gülümsediler. "theo sana arka çıkmazsak aynı şeyi bize uygulayacağını söyledi dün."

theo'nun isminin anılmasıyla karnında kelebekler, yüzünde bir gülücük oluştu oğlanın. bir süredir sevgilisi olsa da aynı etki hala işliyordu ona.

"o nerede?"

"tribünde. karşı takımın ısınışını izleyip analiz edecek."

"fatih terim gibi karşı takıma kilitlendi eleman." dedi yanlarına gelen thomas gülerek.

"sen lakros sevmezsin ne işin var burada?"

"liam takımdan birini ayarlar diye geldim."

"bu gece olmaz." dedi liam sertçe dolabını kapatırken. diğer üçlü birbirlerine korku içinde baktı. anlaşılan uzun bir gece olacaktı.

-

"şu sarışının sol kolu ve bacağı daha pasif, oraya çalışı- liam!"

liam'ın geldiğini gören theo yanındakileri unutup koşar adımlarla onunla ortada buluştu.

"hazır mısın?"

"hazır gözüküyor muyum?"

"hayır." liam'ın ters bakışlarına karşı sırıttı. "şaka şaka. gecenin galibi olacak bir kaptan gibi gözüküyorsun. elinde kupayı şimdiden görebiliyorum. hatta bak dokunayım, hop burada bir kupa." theo'nun motive etme çabaları onu gülümsetti.

"theo cidden yapabilecek miyiz bilmiyoru-

sıkı sıkı tuttu liam'ın ellerini, gözlerine baktı kararlıca. bakışlarında hiç şüphe yoktu.

"yapacaksınız. yapacaksın. sana inanıyorum."

"bu kadar kısa zamanda ne öğrenmiş olabilirim ki?" dedi liam konuşurken dudağı büzülüyordu.

thiam | lacrosseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin