4.BÖLÜM

17 3 1
                                    

Kendimize itiraf edemediğimiz şeyler gün gelir karşımıza dikilir.

                    BEKLENMEDİK İTİRAF

     Verandada oradan oraya dönüp duran ayak seslerine buz gibi havanın yağan yağmur sesleri eşlik ediyordu. Olanlardan dolayı mı yoksa havanın soğukluğundan mı bilinmez kaskatı kesildim. Gözlerimin ucuyla yanımda oturan Ateş'e baktım. Yaptıklarından hiç pişman değil gibi umursamaz halde bana baktı, gülümsedi. Onun o sıcacık gülümsemesi bir nebze içimi ısıttı, aynı ismi gibi. Asıl curcuna şimdi başlayacaktı.
     "Bizi rezil ettin. Ne diye söylemedin bu zamana kadar. Bugünü mü bekledin. Basına ne açıklayacağız. Tüm itibarımız yerle yeksan olacak senin yüzünden. Senin gibi evlat olmaz olsun. Sen aşk nedir nerden bileceksin. Her gece başka kadınlasın, yer içer gezersin, umursamazsın. Sen kim aşık olmak kim. Ne hale getirdin bizi. Başlarım senin aşkına. Aşkmış ne anlarsın sen aşk..."
Öfke içine sığmıyor, sürekli Ateş'e laf söylüyordu. Hiç susmadı, sözünü bir saniye olsun kesmedi. Konuştukça konuştu. Bu lafları her ne kadar oğluna söylesede, bana da söylediğini biliyordum.
Dayanacak gibi değildi. Şuan bir rüyanın içinde olmayı diledim. Şuradan çıktığım an ağlamaya başlayacaktım. Söylediklerine daha fazla dayanamadı ve yüksek sesle babasına çıkıştı.
     "Sakın baba, sakın. O lafı bitirme."
Ayağa kalktı ve bana doğru geldi.
Dur oğlum, nereye?
Annesi, oğlu ve kocası arasında sıkışmış ne yapacağını bilmiyordu. Ateş hiçbirine cevap vermedi. Babasına döndü.
     "Annemin hatrına susuyorum. Bu evliliği isteyen iki kişiden biri sendin. Diğeri ise Nilay. Çıkarların için beni buna mahkum etmeye hakkın yok."
Önüme geçti ve elini uzattı. Ne demek istediğini anlamıştım. Sesimi çıkarmadan bende ona elimi uzattım ve kalktım. Ağzımı açıp konuşacak durumda değildim. Konuşmaya başlarsam ağlardım. Zaten ne demem gerektiğini de bilmiyordum.
Kapıya yöneldik artık daha fazla bu ortamda durmayacaktım, şuanlık kurtuluyordum. Adımımızı dışarı atmadan son kez durdu ve arkasına bakmadan konuşmaya başladı.
     "Basına gerekli açıklamayı biz hallederiz. Bugünlük bu kadar yeter."
Ateş, babasına karşı sinirlide olsa durumu düzeltmeye çalışıyor gibiydi.
Kapıdan çıktığımızda duyduğum son şey öfkeli babasının sesiydi.
     "Züppe."
Ateş kimine göre züppe kimine göre ukala kimine göre yakışıklı bir özsoydu. Tek bildiğim şey dayanılmaz bir cazibesi vardı.

     Arabaya bindim ama hâla hiç konuşmadım. Ateş üstüme gelmedi hiç. Halimden anlaşılıyordu nasıl olduğum. Gittikçe gittik, nereye gittiğimiz belli olmadan. Artık birinin konuşma vakti geldi. Bu görevi üstlenmek için söze atıldım.
     "Ateş."
     "Efendim."
     "Beni ne duruma soktun farkında mısın? Niye. yapıyorsun bunu niye?"
     "Bana borcun vardı, unuttun mu?"
     "Hala borç derdinde misin sen? Kafayı yemişsin. Gerçekten tam bir ukalasın."
     "Ukala mı?"
Her şey onun için çok basitti galiba. Bu kadar umursamaz olunmaz. Ona dönüp baktım, hala rahatça gülebiliyordu. Hoşuna mı gidiyordu bizi soktuğu durum.
     "Sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun?"
     "Evet, ama aşkımdan delirtmeye niyetim var."
     "Hahahaa. Senin gibi ukala birine bakacağımı mı düşünüyorsun?"
     "Bu lafı sana zamanı gelince hatırlatacağım. Aşkımdan yanıp tutuşacaksın. Uyarmadı deme."
Hem ukala hem küstah. İlk işimden batmıştım. Kariyerim başlamadan bitmiş olabilirdi.

     Araba aniden durdu. Etrafa baktığımda pek bir şey görünmüyordu ama sanırım sahile gelmiştik.
     "Neden buraya getirdin beni?"
     "Daha gün bitmedi Serin. Seninle son bir işimiz var."
     "Hâla benimle ne işin var."
     "Basın bizimle konuşmak isteyecek. Ayrıca o şirketin başına geçmeyi hâla istiyorum. O yüzden küçük hanım şimdi seninle ortak bir konuşma hazırlayacağız."
     "Ben sana yardım etmek zorunda değilim. Gidiyorum, sen işin içinden nasıl çıkarsan çık."
Arkamı döndüm, bu olanlara katlanmak gibi bir niyetim yok. Çekip gitsem, sanki bugün hiç yaşanmamış gibi.
Arkamı döndüm, daha ben bir adım atamadan Ateş kolumdan tuttu ve kendine çekti.
     "Serin."
Gözleriyle gözlerim buluşunca bana yine bir sessizlik geldi. Gözleri etkisi altına çoktan almıştı beni.
     "Şimdi gitme zamanı değil. Konuşalım, ben seni bırakırım gideceğin yere."
Ateş bana sormadan bu oyunun içine beni de aldı. Bakalım ben bu oyunun içinde yer almak istiyor muydum, hiç sormadı.
     "Yarın sabah erken kalk, ben seni gelip alacağım. Daha sonra bize geçeriz. Basın mutlaka durumu öğrenmek isteyecek. Şimdi adım adım kendimize tanışma hikayesi yaratmamız gerek. Bunları elbette soracak. İkimizinde birbirine uyması gerek ki patlak vermeyelim, anlaşılmasın yalanımız."
     "Bu oyuna gerek var mıydı? Niye evlenmedin Nilay'la?"
Ateş bir süre düşündü ama hiçbir soru sormamışım gibi davrandı.
     "Söyle bakalım biz seninle nasıl tanıştık?"
Zaten aklım allak bullak dahada üstüme geliyor.
     "Bilmiyorum, düşünemiyorum."
     "Yapma böyle Serin, benimle evlilik oyunu içindesin daha ne istiyorsun. Senin haline şükretmen gerekmez miydi?"
     "Anlamadım."
Herhalde kızların peşinde koşması onu bu hâle getirmiş. Özgüveni tavan yapmış.
     "Neyse. O zaman ben anlatayım."
Benim bir senaryo yazacak durumum yoktu zaten şuan. Mecburen her şeyi karıştırdığı gibi bunu da halletmeyi bilecekti.
     "Geçen olduğu gibi seninle bir mağazada denk geldik. Sen siyah elbiseni denerken ben kabini yanlışlıkla açtım ve seni gördüm. Baya bir tartıştık ve ben özür için seni güzel bir yere davet ettim."
     "Nereye?"
     "Aşka inanır mısın?"
     "Ne alaka?"
     "Soruma cevap ver lütfen, ya da neyse. O halde özür için sana bir tiyatro bileti verdim. Romeo ve Juliet. Sende ben gibi onlara hayranmışsın ve ikimizde orada birbirimize benzediğimizi farketmişiz."
Ağzından çıkanları hayretle dinledim. Benim de Romeo ve Juliet hayranı olduğumu biliyor gibi konuşuyordu. Hiçbir oyunu kaçırmazdım. Biletimi aylar öncesinden alırdım. O da ben gibi olabilir miydi? Biz gerçekten birbirimize benziyor olabilir miydim? Dıştan bakıldığında hiç böyle biri gibi durmuyordu, içi nasıldı? Ateş nasıl biriydi.
Sözünü kesmeden dinlemeye devam ettim. O ne derse uymak zorundaydım. Yeter ki en kısa zamanda bu oyunun içinden çıkabileyim.

PARFÜMÜN DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin