Gözler yalan söylemezdi. Gördüklerimiz gerçek olan olurdu. Buna rağmen gördüklerimin gerçek mi yoksa aldatmaca mı olduğunu anlayamıyordum. Görkem karşımda mıydı, yoksa değil miydi? Emir'in omzundan kan akıyor muydu, yoksa akmıyor muydu? Bu hıçkırıklar ve ağlama sesleri bir başkasına mı yoksa bana mı aitti.
Bir el kollarımdan tutup beni kendine çekti. Gözlerimi kapattım. Güvende değildim. Gözyaşlarıma engel olamıyordum. "Şşş, sakin ol bebeğim. Ben buradayım. Ağlama artık. Bana gel!" Gözlerimi açtım. "Hayal misin?" Anlamıyordum. "Hayal olmamı mı isterdin?" Başımı iki yana sallamaya başladım. "Hayır, hayır, hayır lütfen gitme! Lütfen gerçek ol! Yalvarırım Görkem ölme bu sefer!" Beni tutup kolları arasına hapsetti. "Buradayım güzelim. Ölmeyeceğim, kendimi sana tekrar özletmeyeceğim, hep yanında olacağım. Beraber hayallerimizi gerçekleştireceğiz." Sıkıca sarıldım.
Kendimi geriye çektim ve başımı Emir'e çevirdim. Yatağın üzerine oturmuş öylece bize bakıyordu. Doktorlar koluna müdahale etmek istediklerinde izin vermedi. "Ağlama Almila, hak etmiştim bunu!" Cevap vermedim. Hak etmedin de diyemedim. Çünkü biliyorduk ki hak etmişti. Hatta bütün bu olanlar onun için azdı bile. "Biliyorum Emir Göktuğ! Ama söylesene ben hak etmiş miydim bütün bunları?" Sesim kızgından çok kırgın çıkıyordu. Herkes birbirinin canını yakmak için var olmuş gibiydi bi hayatta ve bu zoruma gidiyordu.
"Hak etmedin. Hemde hiç hak etmedin Almila. Ama anlatmayacağım. Çünkü anlamayacaksın... Eğer birgün anlamak istersen bulursun beni." Çok kan akıyordu kolundan. Gözleri yavaşça kapanınca doktorlar müdahale için yanına gitti. Yüzümü Görkem'e çevirdim. "Hâlâ yanımdasın." Dolu doluydu gözlerim. Onun dolu olan gözleri değildi fakat biliyordum ki aklı doluydu. Elini bana uzatınca tuttum ellerini. Uzun zaman sonra tekrar ilk defa, ilk günkü gibi tuttum ellerini.
Elleri yabancı geldi ellerime...
Tenim tenini unutmuştu yıllar içerisinde.
Biraz daha gözyaşı döküldü gözlerimden. "Görkem nereye gideceğiz?" Bakışları bana değdi. "Nereye gitmek istersin?" Gözyaşlarımı öptü. Gülümsedim. "Hadi bir hayalimizi gerçekleştirelim?" Soru sorar gibiydi sesim. "Neden bu kadar erken?" Ona baktım. Büyümüştü. Boyu uzamıştı, sesim hafif kalınlaşmıştı, sakalları artık daha fazlaydı, bakışları, duruşu, her şeyi daha güzeldi. "Çünkü zaman büyütüyor sevgilim. Yeterince büyümemiş miyiz ikimizde?" Gözleri vücuduma indi. "Büyüdüm sevgilim. Ama sen de büyümüşsün. Artık güzel bir kadın olmuşsun." Ellerini daha sıkı tuttum.
"O zaman daha fazla geç olmadan bugün gidip bir hayalimizi gerçekleştirelim. Ne yapalım istersin?" Bir süre durdum. "Sarhoş olalım mı beraber?" Kaşlarını çatınca hızla araya girdim. "O gün istediğimde henüz 18 yaşından küçük olduğumu, büyüyünce beraber içebileceğimizi söylemiştin. İçelim Görkem. Sarhoş olalım." Gözlerini kapatıp açtı. Sonra üzerindeki tişörtü düzeltti. "Haklısın artık 18 yaşından büyüksün." Uzunca gülümsedim. Taksi çağırmak istediğimde beni durdurdu. "Yürüyerek gitmek istiyorum Almila."
Elimi indirdim. Onunla beraber yürümeye başladım. Adımları hızlıydı. Ben gerisinde kalınca yavaşladı. Bu hallerine güldüm. "Seni de yoruyorum sevgilim, yürümeyi sevmezsin." Acıyla karışık bir tebessüm ettim. Artık yürümeyi çok seviyordum. Ama o bunu bilmiyordu. "Haklısın. Yürümek bana göre değil. Ama senin için her şeyi yapabilirim." Beraber daha önce de gittiğimiz bir barın önünde durduk. Bu bara girişim her zaman Görkem tarafından yasak olmuştu. İçeriye girdiğimizde de onu izledim. Çalışanlardan birisi hızla yanımıza geldi.
"Hoşgeldiniz Emir Bey. Her zamanki masanızı hazırlayalım mı?" Görkem derin bir nefes aldıktan sonra boyunu iki yana çevirdi. Bense gözlerimi kapattım. Görkem Göktuğ ölüydü, yaşayan kişi Emir Göktuğ ve onun ruhuydu...
Yavaşça kendimi yukarı kaldırıp sağ yanağına küçük bir öpücük bıraktım. Boynundaki damarlar belirgindi. Sinirliydi, kızgındı. Her hareketinde haklıydı. Yüzümü çevirip bana baktı. "Çok güzelsin sevgilim." Yutkundum. "Sakin olur musun?" Durdu ve derince bana baktı. "Sakin olur musun ne?" Karşımızdaki görevli adam hala yanımızda duruyordu. "Gidebilirsiniz beyefendi!" Adam yanımızdan gidince tekrar Görkem'e döndüm. "Ne demek istiyorsun?" Gözlerini kapattı. Gözlerini tekrar açtığında dişlerini sıkıyordu.
"Sevgilim, aşkım, birtanem... Önceden hep bunlar vardı ama artık yok! Çünkü yabancısın bana değil mi? Bende hiçbir şey değişmedi, ben uyudum. Ama sen büyüdün ve yabancının tekiyim değil mi senin için?" Gözlerimden yaşlar dökülürken sessiz kaldım. Kolumu bıraktı. Sahnenin tam ortasına geçip ellerini çırptığında bütün sesler sustu. Onlara göre mekana Emir Göktuğ giriş yapmıştı.
"Herkese merhaba. Ben Görkem Göktuğ! Emir Göktuğ'un ikiz kardeşiyim ve bundan sonra onun sahip olduğu her şeyin tek sahibiyim! Ona karşı duyduğunuz saygıyı istemiyorum çünkü siz bana daha fazla saygı duyacaksınız! Herkese iyi eğlenceler dilerim!" Bu cümleleri kurarken bakışları benim üzerimdeydi. Sahneden indiğinde müzik başladı. Yine de insanlar şoktaydı. Görkem Göktuğ'un ölmemiş olması büyük bir olaydı.
Görkem gelip kolumu tuttu. Bir anda sendeledim. "Ne yapıyorsun?" Durup bana döndü. "Seninle içip sarhoş olacağız sevgilim ve zamanını bekleyeceğiz." Tekrar kolumdan tutup yürümeye başladığında ona ayak uydurdum. "Neyin zamanını bekleyeceğiz?" Bar masalarından birine oturup viski içmeye başladığında cevapladı. "Bana tekrar alışmanı ve beni sevmeni." Kadehlerden birini alıp tekte içtim. "Ben seni zaten seviyorum lan!" Bir kadeh daha içtim.
"Seviyorsun?" Bir kadeh daha içip masanın üzerine bıraktım. "Seviyorum lan! Sevmesem bu kadar şeyi yaşar mıyım? Bu bilekleri keser miyim? Her gece seni görür müyüm? Her zaman seni özler miyim? Sevmesem her şeyi bir kenara bırakıp ikizini öldürmek için aşağılık bir kadın gibi davranır mıyım? Ya da yıllarca bir deli hastanesinde kalır mıyım?" Ağlamıyordum. Konuşuyor ve içiyordum. "Sen öldün Görkem ama ben senin yokluğunda bir zihni öldürdüm! Ben seninle beraber herkesi öldürdüm!"
Konuşmuyordu. Yalnızca içiyor ve izliyordu. Gözleri dolu doluydu. "Sen kendi canına mı kıydın?" Sorduğu tek şey bu olmuştu. "Kıydım canıma. Ben bir tek sana kıyamadım lan! Sen geldin sevmiyorsun diyorsun! Yaşadıklarımı bilseydin daha önce uyanıp, gelip beni kurtarmadığın için kendinden utanırdın!" Yutkundu. Nefes alamadım...
Zordu yaşadıklarım...
Zordu yaşadıkları...
Zordu yaşadıklarımız...
Zordu.
Oturduğu yerden kalkıp bana sıkıca sarıldı. Yavaşça onunla beraber kalktım. "Hepsini ödeteceğim sevgilim! Herkes yaşattığı şeyleri yaşayacak! Herkes senin döktüğün gözyaşlarının her damlasının hesabını verecek!" Gözyaşlarıma rağmen uzanıp dudaklarını öptüm. Tutkuyla karşılık verdi. Ayrıldığımızda nefesimi düzene soktum. "Peki sana kim ödetecek gidişinin bedelini Görkem Göktuğ?" Alnını alnıma yaslayıp bende soluklandı.
"Sen ödet sevgilim. Ödemezsem namerdim!" Güldüm bu haline. "Ödetirim ama canın yakabilir Görkem Göktuğ haberin olsun." Elleriyle saçımı okşadı. "Yakan sen olacaksan bir önemi yok canımın istediğin kadar yak sevgilim." Tekrar dudaklarıma yapıştı.
Merhaba canlarım umarım yeni bölümü beğenir ve bolca yorum yaparsınız.
Seviliyorsunuz...
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle sağlıcakla kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHA DAVET (+18 YARI TEXTİNG )
Teen Fiction0542... "Gel günaha girelim yanalım gitsin." Görkem: "O günaha girme kararı alırsak eğer, günlerce oturamazsın yemin ediyorum!" 0542... "Sence bu umrumda olsa seni günaha davet eder miyim Görkem?" Görkem: "O zaman sen kaşındın kızım karşıma çıkınca...