ღ 6 ღ

1.5K 246 45
                                    

Bir haftayı aşkın zaman geçmişti kaçışım üstünden. Saraydan çıkmayarak kendimi kapattığım şu günlerde delirecek gibi hissetmiştim.

Omegamın ruh eşine kavuşmasıyla göğsümde hissettiğim alfanın varlığı beni şoka sokuyordu. Kabullenemiyordum. Hiçbir şey yapmadan, bana varlığını hissettirmeyecek kadar hareketsizken dahi onu kabullenemiyordum.

Kalbimin üstündeki ağırlık boğazıma yumru oluşturuyordu ve biliyordum ki bunun sebebi alfa değildi. Omegamın bana sunduğu bir cezaydı.

Alfaya kavuştuğu için çok mutluydu, onun mutluluğuna eşlik etmediğimden dolayı bana acı çektirmeyi tercih ediyordu.

Ruh hallerimiz o kadar farklıydı ki bunun için ona kızamıyordum bile.

Kurdumun mutluluğu, neşesi ve dinginliğiyle kavuştuğu huzuru yürekten hissediyordum. Ona kulak verdiğimde bu denli güzel hisler bedenime yayılıyordu. İşte tam o an alfanın varlığını daha net hissediyor, korkuyla geri çekiliyordum.

Sebebini anlayamadığım şekilde içimde büyük bir korku vardı. Endişe ediyordum. Ellerimin titremesine, uykularımın kaçmasına sebep olacak kadar hem de...

Ruh eşi dediğim şeyi hayatım boyunca bir kez duymuştum. Onda da iki kurdun birbirine var oldukları andan itibaren bağlanması diye bir tanımlamaya şahit olmuştum.

Fazlası yoktu.

Bildiklerim bu kadardı.

Bilmediğim bir şey aniden hayatıma dank diye düşünce korkmadan edememiştim. Fakat biliyordum ki tek korkum bilinmezliğin hayatıma dahil oluşu değildi.

İçten içe prense ve onun hayatına dair korkularım vardı. Ne çeşit korkulara sahiptim anlayamıyordum ancak korktuğumu biliyordum.

Bu korku beni odamdan çıkamayacak, yemeklerimi yememe engel olacak kadar etkiliyordu. Ani ağlama krizlerine girdiğim oluyordu. Odamda çöküp ağladığım anlar ve uykusuz kaldığım geceler yüzünden gözlerim o kadar yanıyordu ki...

Ağlamalarıma eşlik eden karıncalanma hissi ve titremeyle daha da çöküyordum.

Ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Danışacak bir insan dahi yoktu çevremde. Kendimi açabilecek kimse yoktu. Buraya geldiğimden beri ilk kez yalnızlığım bu denli yüzüme çarpmıştı.

Tüm korku ve endişelerime yalnızlığımın üzüntüsü eklenince kendimi toparlayamamıştım.

Yeni yeni kendime gelirken bu sefer en son düşünmem gereken düşünce aklıma yerleşti. Berbat, çökmüş halimle saraydan dışarı çıkamazdım. Yani... Hoş karşılanmazdı işte. Hem çok dikkat çekerdim.

Daha babama açıklama yapamamışken diğer insanların hedefi olmak istemiyordum. Kimseye laf yetiştirecek halde değildim.

Ancak omegamın bu hallerimden sıkılmış olması ve bunalmasıyla daha fazla sarayda kalamazdım. Göğsüme geçirdiği pençesi burada bulunmamam için bir uyarıydı. Dışarı çıkmamı, alfayı görmemi istiyordu.

Önceden olsa ona karşı çıkabilecek gücü kendimde bulurdum, inadımla üstesinden gelirdim fakat reddetmeyi düşündüğüm an bel boşluğumda hissettiğim sızı bana engel oluyordu. O sızı bedenime yayılacak gibi olduğunda hemen bu düşünceyi kafamdan atıyor, o zaman rahata eriyordum.

Sanki tüm güç omegamın elindeydi artık.

Beni yöneten oydu. İstediği olmadığında beni parmağında oynatmaktan çekinmeyeceğini biliyordum.

Şimdi de tam olarak yaptığı buydu.

Ne kadar iğrenç ve kötü göründüğümün farkında olmasına rağmen beni saraydan çıkmam için itiyordu. Ona itiraz edememiştim. Çok önemliymiş gibi üstüme krem bluzumu giyip altına da ipek kumaştan diktirdiğim pantolonumu giymiştim. Gözlerimin altı morarmamış, çanak gibi olmamışcasına özenli giyinmem bir işe yaramıyordu.

crown Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin