9. Bölüm 🌙

57 4 0
                                    

Meriç
İlk kez yönelimimden dolayı dayak yemiyordum ama bu kez yediğim dayak beni sevdiğim adama bir adım daha yaklaştırmıştı. Evine götürmüştü beni, yaralarımı sarmıştı. Krem sürmüştü yaralarıma. Benimle çok güzel ilgilenmişti. Acaba anonim olduğumu bilse, benimle böyle güzel ilgilenir miydi?

Iki gündür ona yazmamak için zor tutuyordum kendimi. Çünkü beni sevmezdi. Onu bahçede felsefeci Güzide hocayla gülerek sohbet ederken görünce anlamıştım bunu. Olan umudumda bu manzara yüzünden yerle bir olmuştu. Aslında istese beni çok kolay bulurdu. Ama bunu istemiyordu belli ki. Bende kendimi o bulana kadar göstermeyecektim. Niyetim yoktu. Belki de böylesi daha iyi olurdu.

Bu düşüncelerle eve giderken yolum üç serseri tarafından kesildi. Hiç takılmadan yürümeye devam ettim ama biri kolumdan tuttu.

"Hey ibne! Nereye gittiğini sanıyorsun?" dedi. Kolumu hızla çektim ve yürümeye devam ettim. Peşimden gelip yolumu kestiler yine.

"Sana diyoruz ibne!" dedi diğeri. İbne kelimesi en sevmediğim kelimeydi. Düşünsenize bir erkek olarak, bir kızı severseniz bir şey yok. Ama bir erkeği severseniz 'ibne' damgası yiyorsunuz. Dünya adaletsiz, insanlar kötü... Sabrımın sınırlarında dolaşırken cevap verdim.

"Bana mı dedin?" diye sordum. Gülüştüler aralarında, sanki çok komik bir şey demişim gibi. Sonra az önceki herif konuştu yine.

"Senden başka ibne var mı lan burda?" dedi alayla. Nasılsa bu akşam dayak yiyecektim belliydi. Bari boşa olmasındı. Bende yüzüme alaylı bir gülüş yerleştirip cevap verdim.

"Üç tane var ya işte." dedim elimle üçünü göstererek. Yüzlerindeki sırıtış silindi. Afalladılar önce. Sonra bir anda üçü birden daldılar. Normalde dövüş biliyordum ama puştlar üç kişi daldılar. Karnıma yediğim tekmeler yüzünden yerde iki büklüm olmuştum. Gelişine vuruyorlardı. Ta ki o kurtarıcı ses duyulana kadar.

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Bir kişiyi üç kişi dövmek erkekliğe sığar mı?" dedi ve oraya doğru baktık. Ben zaten sesinden tanımıştım. Beni böyle görmesi isteyeceğim son şey bile değildi. O da beni görünce bir an afalladı. Ama hemen toparladı. Sanırım beni tanımıştı. Öğrencisini tanımıştı... Hep öğrencisi olarak kalacaktım. Bunu düşününce bedenimdeki acıları hissetmiyorum kalbimin ağrısından.

"Sen kimsin lan? Erkekliği senden mi öğreneceğiz hanım evladı?" dedi içlerinden biri. Gülümsedi ama bu sinirdendi o kadar bariz belli oluyordu ki... Ceketini çıkarıp arabaya koydu. Kravatını da çıkarıp ceketin yanına bıraktı. Gömleğinin kollarını katlayarak bize doğru geldi. O kadar güzel ve karizmatik görünüyordu ki. Bir kez daha aşık olmuştum.

"Evet. Benden öğreneceksiniz."  dedi ve serserilerden biri bir yumruk salladı ama tek hamleyle yumruğunu engelledi ve dizini karnına geçirdi. Diğerleri de üstüne gidince kendimi biraz zorlayarak ayaklandım ve birini dövmeye başladım. Dediğim gibi dövüşmeyi biliyordum. Sırt sırta vermiş serserileri dövmüştük. Bizde yara aldık ama onlarin işi bitmişti. Benim kaşım ve dudağım acıyordu. Sanırım patlamıştı. Erdem'e baktığımda sol kaşından yaralandığını gördüm. Benim için...Beni kurtarmak için yaralanmıştı.

Arabaya yaslanıp soluklandık biraz. Erdem uzun boyluydu ve abartılı olmasa da kasları vardı. Adamları dövmesine şaşmamalı. Kafamı ona çevirip baktığımda bana baktığını gördüm. Başını hemen çevirdi ama ben görmüştüm bile. Bana bakıyordu. Özür dilemek için dudaklarımı araladım.

"Özür dilerim hocam. Sizde benim yüzümden yaralandınız." dedim mahçup bir şekilde.

"Sorun değil. Önemli bir yara almadım." deyip bana baktı. O gözlere ömür boyu da baksam doyamazdım. Devam etti konuşmaya. "Ama senin yaraların daha fazla. Arabaya bin de gidelim bir çaresine bakalım."  dedi. Ne yani evine mi gidecektik? Bayılırım heyecandan.

CANIM ÖĞRETMENİM *bxb*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin