10. Bölüm 🌙

58 4 0
                                    

Meriç
Derinlerden sesimi duyuyordum ve omuzumda baskı hissediyordum sanki. Ismim kulağıma daha net gelmeye başlayınca aslında bunun bir rüya değil de Erdem'in sesi olduğunu anlamıştım. Hem omuzumdan dürtüyor hemde adımı söylüyordu. O kadar güzel bir hisse kapılmıştım ki bir an. Sanki biz... Olmayacak hayaller. Sadece hayal olarak kalacak olan hayaller...

Gözlerimi yavaşça açtım. İlk gördüğüm şey güzel yüzü oldu. Ben gözlerimi açınca gülümsedi. Bende doğruldum yattığım yerde ve oturur pozisyona geldim. O da koltuğun kenarına oturdu bana dönük bir şekilde

"Karnın acıyor mu hâlâ?" diye sordu.

"Biraz." diye mırıldandım. Hâlâ uykum vardı.

"Hadi bakalım önce elini yüzünü yıka, sonra da mutfağa gel bir şeyler yiyelim." dedi. Gözlerim evin içinde dolaşmaya başladı. Saat kaç olmuştu merak ediyordum ama saat yoktu görünürde. "Bir şey mi arıyorsun?" dedi.

"Saati öğrenebilir miyim?" dedim. Kolundaki saate bakıp cevap verdi.

"Saat 8. Istersen burada kalabilirsin." dedi. Kalkmak için hareketlendim. Burada kalamazdım. Kalmamalıydım. Yeterince ezik görünmüştüm.

"Yok hocam size yeterince zahmet verdim zaten. Giderim ben." dedim. Karnını tutarak kalktım. Lanet olsun ki hâlâ acıyordu.

"Bak Meriç. Hâlâ ağrın var. Evi ara arkadaşımda kalacağım falan de. Seni bu halde bırakmak içime sinmiyor." dedi. Birkaç dakika düşündüm. Sevdiğim adamın evinde kalmak... Benim için imkansız gibi birşeydi bu. Ama bir gece kalabilirdim sanırım. Bir daha nasip olmayacaktı, biliyordum. Konuşmayacağımı anlayınca tekrar söze girdi. "Yarın tatil zaten. Okul yok. Bir şeyler yedikten sonra hap içersin. Gece yatarken krem sürerim yine. Sabah kalkınca da aynı işlemi tekrarlarız. Kendine gelirsin. Benim de aklım sende kalmamış olur. Ne dersin?" dedim. Birkaç saniye yüzüne baktım. Sonra gözlerimi kaçırarak cevap verdim. Göz teması kurarken utanıyordum.

"Tamam. Ben annemi arayayım." dedim ve yavaşça kalktı. Ayağa kalktığımda üstümdeki tişörtü yeni farkettim. En son gömlek vardı üstümde. Şaşırdığımı farketmiş olacak ki cevap verdi.

"Sen uyuyordun. Penyeyi ben giydirdim. Daha rahat uyuman için." dedi ve ayaklandı. "Hadi evi ara haber ver. Mutfakta bekliyorum. Bir şeyler yemen gerek ilaç içmek için." deyip mutfağa geçti. O gidince bende annemi arayıp haber verdim. Birkaç nasihatten sonra nihayet kapattım telefonu. Daha sonra mutfağa gittim. Karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum. Tabağıma biraz patates, peynir, zeytin falan aldıktan sonra yemeye başladım. Evimizde yemek masasında sohbet ederdik genelde. Bu sessizlik beni geriyordu. Konuşsam diye düşündüm ama ne diyecektim. Zaten benim konuşmama gerek kalmadan o konuştu.

"Geçen sınıfta okuduğun şiir çok güzeldi. Ayrıca kompozisyonunu da beğendim. Hatta bir şey diyeceğim, inanır mısın bilmem ama, sen o şiiri okumadan önceki gün internette karşıma çıkmıştı. Aklımda kalmanın sebebi de bu sanırım. Diğerleri hangi şiiri okudular hatırlamıyorum bile." dedi. Öylece bakakalmıştım şaşkın bir şekilde. Tebessüm belirdi yüzünde. Bu kez konuşmaya çalıştım. Kalbim ağzımda atıyordu.

"Ş-şey... Yani ne desem bilmiyorum. Teşekkür ederim hocam. Şiiri uzun araştırmalar sonucunda buldum. Benim için anlamlı olmalıydı." dedim ve bana döndü bakışları. Kahretsin bunu dememeliydim. Neyse ki farketmemişti. Zaten nasıl farkedebilirdi ki?

"Güzel bir seçim yapmışsın. Fazla anlamlıydı." dedi. Yüzüm yanıyordu. Buna rağmen konuşmaya çalıştım.

"Teşekkür ederim öğretmenim." dedim. Yine öğretmenim demiştim. Belkide yüzündeki ifadenin değişimi hoşuma gidiyordu. Bilmiyorum. Ona iki gündür yazmıyordum acaba anonimi özlemiş miydi? Bu gece yazmalıyım. Telefonunu masanın üstünden alınca çalmaya başladı. Ayaklanıp mutfağın balkonuna çıktı konuşmak için. Bende telefonumdan sosyal medyaya göz attım. Yine birkaç kişi mesaj atmıştı. Bildirimlere bakıp çıktım sosyal medyadan. Telefonumu cebime koydum ve çayımı yudumlamaya devam ettim. Aslında aklımda onlarda soru vardı. Bunu neden yapıyordu? Beni neden evinde misafir ediyordu? Tanımıyordu bile. Geldiğinde ona soracaktım. Içeri girince ona baktım. O da masadaki boş bardaklarımızı alıp birer çay daha doldurdu. Karşıma oturduğunda sormak istediğim soruyu sordum.

"Bunu neden yapıyorsunuz?" diye sordum. Bakışlarını bana çevirdi. Yüz ifadesinden bu soruyu sormamı beklemediğini anlamıştım.

"Neyi neden yapıyorum?" diye karşılık verdi.

"Daha beni tanımıyorsunuz. Bana yardım ediyorsunuz, yaralarımı temizleyip evinizde kalmamı istiyorsunuz. Belki kötü biriyim, belki hırsızım. Bilemezsiniz ki?" dedim. Tabiki de öyle biri değildim ama nedenini merak ediyordum işte. Bana bu kadar çabuk mu güvenmişti yani?

"Haklısın. Ben seni tanımıyorum. Ama sende beni tanımıyorsun. Buna rağmen evime gelmeyi ve burda kalmayı kabul ettin. Belki bende öğretmen maskesi altında kötü bir kimliğim var? Bilemezsin ki?" dedi ve karşılıklı bakışmaya devam ederken konuştu. "Bize bir şans tanıyorum Meriç. Ben kötü bir insan değilim. İnanıyorum ki sen de değilsin. Herşeyden önce insanız biz. Öğrencimsin, öğretmeninim. Ben sana güvenmeyi seçiyorum. Sende bana güvenebilirsin." dedi. Bir süre bir şey diyemeden baktım öyle. Daha sonra kendi kendime söylendim elimde olmadan.

"Sana kendimden bile çok güveniyorum." diye mırıldandım. Duymadığını biliyordum. Duymasındı zaten.

"Efendim? Anlayamadım." dedi. Hemen toparlandım ve hızlıca cevap verdim.

"Ha, şey... Tamam dedim. Güveneceğim size." dedim ve sessizliğe gömüldük yine. Bu gece daha uzamadan bitseydi iyiydi. Yoksa ona bakmaktan alamayacaktım kendimi.

Selamlar... Yeni bölüm geldi.

Yorumlarınızı bekliyorum 🙏🏻

Sizleri seviyorum 💜

CANIM ÖĞRETMENİM *bxb*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin