19. Bölüm 🌙

42 5 0
                                    

Meriç
Bütün iki gün diken üstünde geçmişti. Erdem'in bakışları her an üstümde gibiydi. Mesajlarda da beni tanıdığını söylemişti ve artık kaçacak yerim yoktu. Zaten ne demeye anonim olarak yazdıysam? Eninde sonunda yine ortaya çıkmam gerekecekti. Ama o zaman cesaretimi toplayacaktım ve hazırlıklı olacaktım. Böyle pat diye bulunmak beni çok korkutmuştu ve hazırlıksız yakalanmıştım. Kafamın içinde binlerce tilki geziyordu ve hiçbirinin kuyruğu birbirine değmiyordu. Öyle karışıktı işte kafam.

Sorular da rahat bırakmıyordu. Mesela, Erdem neden bu kadar ısrarcı davranıyordu ki? Tabii ya, ne kadar utanmaz, aptal biri olduğumu yüzüme vuracaktı belkide. Bende yine ve yine çareyi kaçmakta bulmuştum. Ta ki okul çıkışında mesaj atana kadar...

16:30
Erdem: Çıkışta bekle. Konuşmamız gerekiyor.

Anonim: Ne konuşacağız?

Herşeyi öğrendin işte.

Erdem: Meriç konuşmalıyız. Daha ne kadar kaçacaksın?

Anonim: Kaçabildiğim kadar.

Erdem: Pekala.

Benim kıyafetlerim sende kalmıştı.

Bu akşam onları geri getir.

Anonim: Hocam...

Erdem: Kıyafetlerimi istiyorum.

Konu kapandı.

Anonim: Off tamam.

Erdem: Güzel.
Görüldü

Akşam, kaçışımın da kalmadığını anladım ve omuzlarımı düşürüp eve doğru yürümeye başladım. Yolda giderken birinin adımı seslenmesiyle durdum ve etrafıma bakarken bana seslenen kişinin bizim sınıftan Tuğra olduğunu gördüm.

"Meriç, bekle." diye sesleniyordu bir yandan koşarken. Yanıma geldiğinde biras nefeslendi ve yürümeye başladık. "Nereye gidiyorsun böyle alelacele?" diye sordu.

"Eve gidiyorum. Yoruldum bugün biraz. Uyuyacağım." diye yalan söyledim. Bu aralar ne kadar çok yalan söylüyordum. Anneme, arkadaşıma, Erdem'e... Hatta kendime bile.

"Oğlum bir şey diyeceğim." diye yaklaştı bana iyice. Tuğra öyle sıkı fıkı arkadaşım değildi ama yine de aramız iyiydi. Denk gelirsek eve beraber giderdik. Şu an olduğu gibi.

"Ne diyeceksin?" diye sordum.

"Bu Edebiyatçı sana takmış galiba." dedi. Afallasam da belli etmemeye çalıştım.

"O nerden çıktı? Yok öyle bir şey." dedim ama Tuğra üsteledi.

"Adam seni her ders sözlüye kaldırıyor." dedi.

"Bana özgü bir şey değil." dedim ve konuyu değiştirdim hemen. "Ee basketbol takımı seçmeleri nasıl gidiyor?" diye sordum.

"Bilmiyorum ki. Yani... Koç biraz değişik biri." dedi sıkıntıyla.

"Nasıl değişik?" diye sordum.

"Bir bilsem. Bir garip davranıyor bana."

"Nasıl garip oğlum açık olsana."

"Iltifat falan ediyor oğlum konuşturma işte." dedi utana sıkıla. Bu hâli ne kadar komik gelse de gülmemeye çalıştım.

"Ee ne olmuş? Belli ki oynamanı beğenmiş adam." dedim.

"Yarın sonuçlar açıklanacak işte. Hem bu öyle oynamamla ilgili iltifatlar değil. Mesela bugün ikili gruplar halinde oynayacaktık. Herkes eşleşince ben tek kaldım. Koç beni çalıştırdı. Ama adamın hareketlerinden bakışlarından huylandım." dedi ve ofladı sıkıntıyla. "Lan bu adam şey mi yoksa?" dedi.

"Ney?" dedim ama ne demek istediğini anlamıştım. Sadece onun demesini bekliyordum. Biraz yakınlaşıp fısıldar gibi konuştu.

"Gay mi yoksa?" dedi etrafına baktıktan sonra.

"Gayse ne olacak?" dedim ama bunu sırf tepkisini ölçmek için soruyordum. Homofobik mi bilmek istiyordum.

"Bir şey olacağından değil. Etrafımda hiç gay biri olmadı. Nasıl davranmam lazım bilmiyorum. Bir de eğer bakışlarını falan doğru anladıysam ne yapmam gerekiyor hiç bilmiyorum." dedi. Kolumu omuzuna attım ve yürümeye devam ederken konuştum.

"Boşver be Tuğra. Herşey olacağına varır. Içinden geldiği gibi davranmaya devam et sadece. Insanı en iyi yine kendi tanır." dedim ve gülümseyerek onayladı beni. Eve doğru yürümeye devam ettik.

Bu akşam ne yapacaktım bilmiyorum? Acaba Tuğra'ya dediğim gibi içimden geldiği gibi mi davranmalıyım?

Beklenen buluşma sonraki bölümde.

Tuğra hakkında ne düşünüyorsunuz? Peki ya Koç?

Yorumlarınızı bekliyorum veee sizleri seviyorum 💜

CANIM ÖĞRETMENİM *bxb*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin