~Yolculuk~

45 7 1
                                    


Keyifli okumalar dilerimm 🫀
...

"Nereden çıktı Urfa ya,"

Tavadaki patates kızartmasını çevirirken arkamda kahvaltılıkları tepsiye yerleştiren Hazal' a yönelik konuştum. İçinde tutmaya çalıştığı siniri yüzünden kaşları hâlâ çatıktı.

Ofladı. "Ne biliyim ya, halamı bilmiyor musun. Tutturdu kadın, geleceksiniz diye, düğün mü varmış ne. Düğünde aşiretin biricik (!) kızlarının olması gerekiyormuş."

Patateslerin yanmadığına emin olduktan sonra arkamı dönüp tezgaha yaslandım. "Ne hikmetse senin gelemen konusunda ekstra ısrar etti." Bana yan gözle baktı. Çatılan kaşları düzelmişti. "Kız bunlar seni Boranların ağa oğluna vermesin." Bir kahkaha tufanı koparmıştı. Ona kötücül bakışlarımı attım. Yok artık.

Benimle uğraşan, düşman aşiretin bir oğlu olduğu doğruydu. Kaç yıldır bu düşmanlığın bitmesi için berdel teklif etseler de bu bizi aşardı. Tabii ki her ne kadar reddetsek de aşiretin iki kızı ben ve Hazal olduğumuz için herkesin gözü üzerimizdeydi. Dedem de bu olaya sıcak bakmasa da kardeşleri onu dürtüyorlardı.

Hazal' da aklınca bu konu üzerinden benimle dalga geçiyordu. Ama benimle aynı durumda olduğunu unutmuş gibiydi. Ona imâyla baktım, dalga geçme sırası bendeydi.

"Hatırladığım kadarıyla... Boranların bir oğlu daha vardı değil mi?" Hazal'a bakıp sırıttım.

"Sahi adı neydi," Yüzü düştüğünde keyifli bir edayla düşünüyormuş gibi yaptım.

"Hah! Buldum, Doğan! Yanlış hatırlamıyorsam Doğan seni istemeye gelmişti, hatırladın mı?" En ince ayrıntısına kadar hatırladığını biliyordum. Yalnızca onu sinirlendirmek istiyordum. "Reddedince de seni kaçırmaya çalışmıştı." Bu sefer gülen taraf bendim. Kahkahalarla gülerken onun yüzü hepten düşmüştü.

Bana bir hıh sesi çıkartıp kahvaltılıkları çıkartmaya devam etti. "Hatırlatma o piskopatı ya, kafayı benimle bozmuştu. Onun yüzünden kan davası başlayacaktı kızım."

O günleri hatırlayınca yüzüm istemsizce buruştu, o zamanlar 18 yaşıma yeni basmıştım. Koruyucu ailem yazları Urfa'ya gidiyorlardı. E tabii bende. Tam anlamıyla felaket zamanlardı. İkimizin dedemin göz bebeği olduğunu bilen düşmanlar her seferinde ya beni yada Hazal'ı hedef alıyorlardı. Üniversite kazanıp buraya yerleştiğimde herşey durulmuştu. Ama Hazal için aynı şeyi söyleyemeyecektim.

"Gidecek miyiz?" Soruyu ben sormuştum, Hazal istemiyorsa gidemezdim. Benim açımdan sıkıntı yoktu, patron bir hafta izin verdiğinden en azından dedemleri görmüş olurdum. Belki tatil yapardım bir hafta?

Düşündüğüm şeyle içimden göz devirdim, düğün zamanıyken, bütün akrabalarım orda olacakken hele ki düşmanlar sahalara geri döneceğinden tatil yapmam imkansızdı. Tatili düşünmeyip buraya tekrardan, kazasız gelmek için dua etsem daha yerinde olacaktı.

Konunun derinlerine indikçe gitmeme isteğim daha ağır basıyordu. Gittiğimiz gibi ortalık karışacak, düşmanlar kendini belli edecekti. Tabii ki hedefleri bizler olacaktık. Bunu tahmin etmek zor değildi. Çünkü Devran aşiretinin kızları geri dönüyordu..

"Gitmeme gibi bir seçeneğimiz varmış gibi konuşma Çilen." Haklıydı, halam bizi Urfa'da istiyorsa orada olmalıydık. Acaba halama olan sevgimi bir gözden geçirse mıydım...

~İSYANKÂR🫀~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin