Eve dönerken mutlu sayılırdım. Tırnaklarım biraz can sıkıcı durumda ama hallederim. Yan arabadaki kadın her cumartesi tırnaklarını yaptırmaya gidiyormuş. Adresini aklımda tutmaya çalıştım. Belki bir gün lazım olur. Kırmızı ışığı sevmiyor Mıstık Dede, adım başı trafik ışığı koymuşlar. Korna sesleri ve insan sesleri gerçekten aşırı rahatsız edici olabiliyor aynı anda duyulunca. Birileri bir yerlerde sürekli yanlış bir şeyler yapıyor. O değil de hastanede o uzun iğneden iyi kurtuldum. Sandığım kadar büyük değilmişim. Mıstık Dede'nin torunu küçükmüş daha, o yüzden tırnaklarımın ona zarar verebileceğini düşünüp götürmüş. Ben bana zararı olmayan birine karşı sadece önlem alırım. Yiyemeyeceğim ya da avlayamayacağım bir şey için niye mücadele deyim ki?
Mıstık Dede yolda giderken biri işaret vermeden önüne geçmiş. Aniden fren yapınca sarsıldık biraz. Mırın kırın etmedim desem yalan olur. Mıstık Dede okkalı sözler etti. Hak ettikleri için onayladım. İnsan hastanesi arabası içi boş olmasına rağmen ötüp duruyordu. Biz yol verdik ama öndeki araçlar trafiği sıkıştırmıştı. Tıkanıp kaldık bir de iş çıkışı saatiymiş. Bu plastik hapishaneye de tahammülüm kalmadı. Trafik insanı bir şeylere karşı öfkelendiriyor. Mıstık Dede rahatsız olmayım diye kornaya bile basmazken radyoyu açtı. Türk sanat müziği denk getirene kadar çevirdi kanalı. Ben çok anlamam sözlerden ama iç acıtıcı tınısı var bazı şarkıların.
Yol biraz açılır gibi olunca hareketlendik. Aklıma şey geldi: demirden bir yürüyen hapishane içinde plastik bir hapishanede tutuluyorum kaçmayım ya da tüylerim arabaya bulaşmasın diye. Birazcık da deri döşemeye kesik atmayım ya da emniyet kemerini kemirmeyim diye olabilir. Mıstık Dede plastik hapishaneyi sabitlemek için emniyet kemeri ile sarıp sarmalamış. Oynayacak bir şey de yok. Bir of çektim. "Sen de sıkıldın tabi orada. Neyse ki açıldı yol biraz. Eve gidince rahatlarsın." deyince beni anladığını düşündüm. Aldığım kokulardan eve yaklaştığımızı anladım. Birazdan sağa dönecek. Sonra otoparka girecek ve evdeyiz. Hemen eve girmeden biraz bahçede yapraklarla oynamama izin verdi. Ben gelince kuşlar kaçtı. Kedi arkadaşlar ortalıkta yoktu ama işaret atmışlar her yere. Bende ağaca bir eksik attım. Birazda sıkışmışım uygun bir yere saldım öyle. Güneşin son bakışlarıydı artık. Usul usul plastik hapishaneye girdim. Mıstık Dede yorulmuştu. Bir de ben zorluk çıkarmayım dedim.
Eve gelir gelmez Mıstık Dede beni hapishaneden kurtardı. Koştura koştura sağa sola bacaklarımı açtım. Gerindim bi güzel. Suyumdan içtim biraz. Mama kıtladım biraz. Çiş meselesini dışarıda halletmiştik zaten. Poşet sesi duyunca mutfağa gittim. İçinden çıkanları yerleştirdik. Değişik kokuları vardı. Bana bir şey yoktu sanırım. Poşete tam kesik atacakken kaçırdı benden. Kapıyı açıp dışarıdan kutuyu getirdi. Atladım direkt içine. Değişik bir kağıt kokusuydu bu. Kesik atıp sağlamlığını kontrol etmek istedim ama tırnaklarımın kesildiğini unutmuşum. Yuvarlandım içinde. Bir süre sonra olduğum şekilde uyuyakalmışım. Mıstık Dede akşam sporunun ardından yemeğini yemiş televizyon başına geçmişti. Uyandığımda mamam ve suyum hazırdı. Atıştırdıktan sonra taktik öğrenmek için bende televizyon izlemek için kanepeye çıktım. Mıstık Dede kucağına çekti. O sevdikçe uykum geliyor. Dizinde dururken göz ucuyla izliyordum bende. Büyük kediler büyük avlar kovalıyordu. Bir de tek avlanan kediler var. Onları daha çok seviyorum. Hızlı hızlı kovalayıp ısırıyorlar. Bu televizyon annemi özlettiriyor bana hep. Bana her şey annemi özletiyor. Pencere yansımasında kendimi gördüm. Aklıma uyumak ve rüyada annemle kavuşmak ihtimali geldi. O bari kesin olsaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOCHA
Teen FictionMocha ilk kölesini yeni kaybetmiş yaralı bir Sibirya kedisidir. Kaderinde ruh hali kendine benzeyen bir köleyle karşılaşmak vardır. Kendi hayatı az aksiyonluymuş gibi kölesi Ege onu birçok maceraya sürükler. Ege ile karşılaşıncaya kadar beş canını k...