0.1 Yalnızlığım

392 34 156
                                    

(13.05.2024-başlama tarihi)


Bekledim, bekledim ve bekledim.Mumlar eridi, yemekler soğudu.Zaman bir hayli hızlı geçti.Tırnaklarımla masada ritim tutturdum.Dakikalar sonra bir hışımla sandalyeyi itip, ayağa kalktım.Mumları söndürdüğümde etraf tamamen karanlık olmuştu.Sinirle yatak odasına çıkıp üstümdeki şık kıyafeti değiştirdim.Kimin için bu kadar özenmiştim ki?Asla yüzüme bakmayan, bazen iki gece, bazen daha fazla eve gelmeyen eşim için mi?Sokaktaki bir insanla ettiğim muhabbeten ileriye gitmeyen sohbetimiz için mi?Güldüm.Aptalın tekiydim işte, bir umut hatırlar da belki bugün eve gelir diye düşünmüştüm.

Aylardır hoşgeldin, görüşürüz kelimelerinden ileriye gitmeyen bir sohbetimiz vardı.Yanından ayırmadığı bilgisayarına benden daha çok bakıyordu, buna emindim.Günlerdir bu dört duvar arasında yalnız yaşıyordum.
İşine dört elle sıkıca sarılan eşim, benim ellerimi bırakmıştı.Bunu buz gibi yüz ifadesini gören herkes anlayabilirdi.
Bir yabancıya bakarcasına soğuk bakan gözlerinde kendime ait bir yer bulamıyordum.Aslında belki de hiç bir zaman kendinde bana ait bir yer ayırmamıştı.Eğer bana bir yer ayırsaydı, bu halimize sancıyla atan kalbimi hissedebilirdi.

Pijama takımlarımı giyip büyük mandallı tokayla koyu kahve saçlarımı dağınık topuz haline getirdim.Evliliğimizin üçüncü yıl dönümüydü bugün.Belki yüzüme bile doğru düzgün bakmayan eşimle baş başa bir yemek yiyebilirdik diye ikimize güzel bir sofra hazırlamıştım ama belli ki bu gece de gelmeyecekti.Daha üçüncü yılımıza girmeden bu hale gelmemizi bana olan sevgisinin bitmesine yoruyordum.Geceleri eve gelmeyip, sabahları yanımdan sessizce gelip geçen bir adamın beni sevdiğini düşünmek aptallık olurdu.Ya o çok güzel rol yapmıştı ya da ben bu hikayenin enayisiydim.

Kendime çok kızdım.Onun bana karşı saklama ihtiyacı duymadan, açık açık gösterdiği ilgisizliğine karşı sessizce onu sevmeye devam ettiğim için.Onu tanıdığımda çok yalnızdım, ne annem vardı ne de babam.Güzel ailemin mezarının başına çökmüş ağlıyordum.
Tam o esnada beni mezarlıkta ağlarken, en savunmasız halimle görmüştü.Bir şişe su uzatmıştı bana, hikayemiz böyle başlamıştı.Gerçekten onu sevmiştim, aşık olmuştum ona, hâlâ da aşıktım.
En çok kızdığımda onun bana karşı olan bu tavırlarına rağmen hâlâ onu sevmeye devam etmemdi.Buna engel olamıyordum.

Sırf onu sevdiğimden yaşadığım şehri bırakıp onunla gelmiştim buralara.
Yalnız kalmam sanıyordum ama varlığıyla bile beni yalnız bırakan bir adamlaydım.Dışardan gören bir insan onu çok cana yakın bir adam olarak görebilirdi fakat yüreği bir tek bana fırtınalıydı.Kara kışı benim dallarıma vurduğundan beri çiçeklerim açmaz olmuştu.Benliğimi yıpratan tüm güçsüzlüğümle onun ilgisizliğine karşı savaşıyordum.Günden güne beni soldurduğuna bu evin duvarları şahitti.
Bir an dile gelip yüzüne bağıra bağıra söylemelerini çok istedim.

Aşağıdan kapının açılma ve kapanma sesi geldiğinde tedirginlikle elime masanın üzerindeki vazoyu aldım.
Merdivenden inmeden elimdeki vazoyla duvarın arkasında bekledim.Yaklaşan adım sesleri beni daha da ürküttü.
Turgay'ın anahtarı evdeydi yani eğer gelseydi zili çalardı.Bir kez daha bana yaşattıklarından nefret ettim.Kalbim korkuyla atarken, önümde beliren gölgeyle hiç düşünmeden önümdeki karanlık silüete vurmaya kalktım.
Bileğimi tuttu ve elimden vazoyu aldı.
Bir süre koridorda peşinden ilerledikten sonra ışıklar yandı.Sonunda zifiri karanlığın yerini aydınlık aldı.
Gördüğüm yüzle içime bir su serpildi.

"Ne yapıyorsun Akça?"dedi, tek kaşı kalkarken.

Dağılan perçemlerimi düzelttim.
"Anahtarını evde unutmuştun yani ben öyle hatırlıyorum.Dün gece de şirketteydin, ben de hırsız falan girdi sandım."

Aynı Evin YabancılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin