Uzun zaman önce, evrenin derinliklerinde, zamanın ötesinde, efsaneler ve mitlerin doğuşuyla birlikte, Güneş ve Ay arasında muhteşem bir aşk hikayesi yaşandı. Bu hikaye, ışığın ve karanlığın dansıydı, gökyüzünün en büyülü efsanelerinden biriydi.
Güneş, evrenin en parlak yıldızıydı. Sonsuz bir sıcaklıkla doluydu, yaşamın kaynağı olarak bilinirdi. Gökyüzünde yükselir, gücünü tüm dünyaya yayardı. Gündüzlerin krallığı onundu, her sabah yükselir ve dünyayı ısıtır, aydınlatırdı. Ancak, bu ışığın ardında yalnız bir kalp saklıydı. Güneş, sonsuzluğun ve ışığın içinde yalnızdı. O, hiçbir zaman gerçek bir eş bulamamıştı.
Diğer yandan, Ay sessiz ve gizemliydi. Gökyüzünde parıldayan bir ışık olarak, insanların rüyalarını süsler, geceyi aydınlatırdı. Gecenin kraliçesi olarak bilinen Ay, derin bir hüznün içindeydi. Çünkü o da yalnızdı, karanlıkta yükselir ve yalnızca yıldızlarla konuşurdu.
Bir gün, evrenin dengesi değişmeye başladı. Güneş ve Ay, gökyüzünde birbirlerine yaklaştılar. Güneş'in sıcaklığı, Ay'ın soğukluğunu yumuşattı. Ay'ın kendine has ışığı, Güneş'i büyüledi. İkisi bir araya gelerek, kusursuz bir uyumla oldular
Bu yakınlaşma, evrende büyük bir değişime neden oldu. Doğa, bu aşkın gücünü hissetti ve değişmeye başladı. Gündüzler daha sıcaktı ama bu sıcak huzur ve sevinç barındırarak herkesi neşelendiriyordu , geceler daha aydınlık ve daha güzel oldu kendine has ve büyüleyici. Doğanın dengesi, Güneş ve Ay'ın aşkıyla değişti.
Ancak, bu aşkın sonu gelmiyordu. Güneş ve Ay, sonsuza kadar birlikte olmak istediler. Tanrılar, onların bu isteğini duydu ve birbirlerine sonsuza dek bağlı kalmalarını sağladı.
Güneş'in ışığıyla aydınlanan dünya, Ay'ın ışığıyla parıldıyordu. Bu, Güneş ve Ay'ın sevgisinin ve birlikteliğinin bir simgesiydi. Her gün, Güneş doğarken, Ay batıyordu. Ancak, birbirlerine her zaman gökyüzünde eşlik ettiler,sonuçta ruhları sonsuza dek birbirine bağlıydı. Bu döngü yüzyıllar boyunca sürdü
Böylece zaman geçti, ta ki bir gün insanoğlu diğer yaratıkların yanında görününceye ve güneş, insanların benzersizliğine hayran kalarak ve kendini onları gözlemlemeye adayana kadar. İnsanların birbirleriyle nasıl etkileşime girdiğini, birbirleriyle nasıl farklı türde bağlar kurduklarını gördü. Aşktan, dostluktan, nefretten, kardeşlikten... Bir de her birinin kendisini tamamlayan, yerleşip hayatlarını paylaştığı bir çiftinin olduğunu gördü.
Bunu daha iyi görmek için güneşin ruhu Dünya'ya indi. İnsan şekline büründü ve insanların arasına girdi. İnsanların gördüklerini, binlerce yıldır ayla birlikte kendini korumaya adadığı her şeyi kendi gözleriyle görmek istiyordu. Çayırları, ormanları, ovaları gördü... Gezegende yaşayan tüm farklı canlıları gördü ve birdenbire, Dünya'daki yaratıkların sahip olduğu özgürlükten mahrum olduğunu bildiği için varlığı boş geldi. Güneş de özgür olmak istiyordu, hayatını şekillendirmek, en sevdiği kişinin yanında olmak istiyordu "ayı'nın yanın da"
Ve bu düşüncelerin tam ortasına gece çöktü. Ay, Güneş'in insan görünümüne bürünerek Dünya'ya indiğini fark etti ve onu takip etmeye karar verdi... İnsan olan ay ve güneş ilk kez birbirlerine doya doya bak biliyorlardı, güneş ilk adımı atıp her zaman sevdiği ay'ına baktı
yüz yılardır bir birlerini seviyorlar ilk kez bir birlerine temas Etiler ve sadece birbirlerinin olabilmek için gezegenlerin bırakıp ve sadece dünyada bir arada olmaya karar verdilerBu onlar mutlu sonu olmalıydı ama hiçbir hikâyenin gerçekte mutlu sonu yoktu ve onların mutluluğu da bir günde yok oldu
--------------------------
Evet yeni bir hikayeyle sizlerleyim
Hiç bir fikrim olmadan yazıyorum bakalım nasıl bir şey ortaya çıkacak
Ve bu hikayede kısmen doğru kısımlar var ama bazı kısımlarıda ben değiştirdim
![](https://img.wattpad.com/cover/368537797-288-k379478.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhların Buluşması «Narusasu»
Romanceİki beden bir birlerini bulamazsa bile iki ruh tekarar bir birini bulur