2.

2.1K 80 36
                                    

Merhabaa.
Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur.

Keyifli okumalar

(Beğenirseniz yıldıza basmayı unutmayınn)

🌟

Kore dizilerinde birinci bölüme "Geç kaldım, geç kaldım!" Diyerek başlayan kız gibiydim şu an. Gerçekten geç kalmıştım. Hemde iki ders.

Gece yine -her zaman ki gibi- uyuyamamıştım. Uyku düzeninde zaten bir sorun vardı, bunu inkar etmiyordum. Ama zaten sabah yedi buçukta başlayan bir okul için sabah altıda uyuyakalırsan, böyle geç kalırsın. Ciddiyim, aklım nerede benim?

Hızlı hızlı merdivenleri çıktım. Neyseki ikinci teneffüse yetişmiştim. Sınıfın kapısından içeri girdikten bir kaç saniye sonra Nisa yanıma geldi.

"Günaydın" bile demeden, "Nerede kaldın, şerefsiz?" Dedi. Zoraki bir gülümseme ile, "uyuyakalmışım." Diye mırıldandım. Çantamı sırama koydum.

"Gelmeyeceksin diye korktum!" Dedi Nisa. Gülümseyerek, "Gelmediğim gün var sanki." Dedim.

Nisa koluma girdi. Gözlerinden ne diyeceğini anladım. "Hayır, hayı-" Derken Nisa beni sınıftan dışarı çekiştirmeye başlamıştı bile.

Allah'ım sen bana sabır ver.

Liya'ya adalet.

Oflayarak merdivenleri çıktım. Yine ve yine, Teoman'ın sınıfının karşısına geçtik. Yeter.

Yaklaşık iki hafta önce neredeyse on ikilerden birine çarpıyordum. Hatırladıkça atasım geliyordu kendimi camdan aşağı.

Zil çaldığında bu işkence bitmişti. Sınıfa geri indik.

Sırama oturduğumda saçlarımdaki tokayı çıkarttım ve saçımı daha sıkı bağladım. Saçlarımın toplu olmasını seviyordum. Açık saç ile gezmek bana göre değildi.

Gözlüklerimi taktım ve dersi dinlemeye başladım.

İlk defa.

"On ikilerdeki çocuklar niye buraya inmişler ki?" Diye konuşan kızları duydukça ters bakışlar atıyordum. "Halay çekebilip çekemeyeceğimizi sormaya gelmişler" dememek için kendimi zor tutuyordum.

En kötüsü, on ikilerdeki bizim kata Helen çocuk; neredeyse çarpacağım çocuktu.

Nisa beni sıradan kaldırdı. "Yine nereye gidiyoruz?" Diye homurdanarak sordum. Gözlüğümü aldım. "Gönlümüz nereye isterse, Güzelim." Dedi Nisa. Şapşal.

Sınıftan çıktığım gibi sınıfın önündeki peteğe yaslanmış olan çocukla göz göze geldim. Çarpıştığım çocuktu. Gözlerimi kaçırdım.

"Sonra bende kıza 'sevgilin bana yazıyor, söyle yazmasın.' Yazdım. Görüldü attı." Kıkırdadım. "İyi yapmışsın." Nisa kalbini gösterdi. "Benim kalbimde sadece 'o' var."

"Tamam, Nisa, tamam." Dedim gülerek.

Lavaboya getirmişti Nisa beni. Kahverengi saçlarıma baktım. Her zamanki gibi topluydu. Gözlerimin altından bahsetmeme gerek yoktu. Her zamanki gibi uyuyamadığım için siyahtı.

Nisa'ya baktığımda saçını düzelttiğini gördüm. Sadece saçını düzeltmek için lavaboya gelmişti. Ne kadar güzel(!)

Lavabodan çıktığımızda zilin çoktan çaldığını gördük. Hızlıca sınıfımıza girdik. Kızgın Türkçeci ile uğraşmak hiç ama hiç istemezdik.

Zühre Hoca sınıfa girdi. Ders başladı.

Zilin çalmasına on dakika kaldığında, Zühre Hoca bizi serbest bıraktı. Konuyu anlatmayı erken bitirdiği dersleri çok seviyordum. Çünkü son on dakika kaldığında Zühre Hoca bizi daha fazla sıkmamak için serbest bırakıyordu.

Zil çaldığından birkaç dakika sonra o çocuk ve arkadaşı yine peteğin önündelerdi. Sinirlerim bozulmuştu. Ne diye bizim kata gelmişlerdi? Dertleri neydi?

Nisa, ağlayarak yanıma geldi bir sonraki teneffüsün son beş dakikası. Teneffüse çıkmamış, uyumuştum. Nisa'yı ağlarken gördüğüm anda ayağa kalktım. "Ne oldu, Nisa'm neden ağlıyorsun?" Diyerek yanına gittim sınıftakilerin boş bakışları eşliğinde. Nisa sınıf kapısının birkaç adım önünde ağlıyordu. "Ne oldu Nisa?" Diye sordum. Konuşmuyordu.

"Liya." dedi en sonunda. "Efendim, balım?" Gözyaşlarını sildim. Ancak yenileri akmaya devam etti. "Kız arkadaşı varmış."

Kız arkadaşı varmış.

Teoman yandın oğlum sen.

"Ne!" Diye bağırdım. Sınıfın önünden geçenler durdu ve içeriye baktılar. Ve petektekiler. Herkesin bakışları üzerimizdeydi. "Nereden öğrendin?" Diye sordum Nisa'ya. "Yukarı çıktım," dedi Nisa. "El ele tutuşuyorlardı!" Nisa'ya sarıldım. Omzumda ağlarken herkese 'ne bakıyorsun lan' bakışı atıyordum. Nisa geri çekildikten sonra zil çaldı. Umursamadan Nisa'yı sınıftan dışarı sürükledim ve lavaboya doğru yönlendirdim.

Teoman, niye umut verdin sevgilin varsa, niye arkadaşımı üzdün?

Nisa'nın elini yüzünü yıkadıktan ve onu biraz teselli ettikten sonra sınıfa geri döndük. Şanslıydıkki hoca gelmemişti daha. Sıralarımıza oturduk ve öğleden önceki son derse girdik.

Okul bitmişti ve ben eve gelmiştim. Ödevlerimi yapmıştım ve sonra kendimi yatağıma atmıştım. Çok uykum vardı. Hiç bir şey yapacak dermanım yoktu.

Saat gece on iki gibi kalkmış ve üçe-dörde kadar ders çalışmıştım, Verimli olduğuna inanarak. Daha sonra tekrar uyumuştum. Benim günlük rutin buydu zaten.

Bölüm nasıldı?

Sizce neden bir anda o çocuk ve arkadaşı Liya'nın sınıfının katına indiler? Tahminleri alabilir miyimmm

Bir sonraki bölümde görüşmek uzeree

🎀

Gökyüzündeki Yıldızlara BakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin