Medya: Gazel Korkut
-
Gerçekler göğsünüze ağrı yapmaya başladığında artık anlarsınız ki kaçmanızın bir anlamı yok. Çünkü nereye giderseniz gidin artık sizin doğrunuz olurlar.
İşte ben buğulmuş ve bastırılmış geçmişimle birlikte tam da şu an da bunu yaşıyordum. Leyla'nın cenazesinde belki de olmam gereken en doğru yerde kendimi oraya ait hissediyordum.
Annesi ağlıyor, babası sessizce tahtaların üstüne atılan kızını soğuğa mahkum eden toprağa bakıyordu. Sanki içlerinden birer parça kopmuştu. Sanki bu yangın ömürleri boyunca onlarla olacaktı da kimse bunu bilmeyecekti.
Bakışlarımı ona çevirdim, Leyla'nın abisine. Gözlerini diktiği toprak parçasını içindeki yangınla tutuşturma şansı verseler yapabilecekti sanki. Ama yapmadı. Belki de yapamadı.
En çok onun yanında olmam gerekiyordu ama ben uzaktan izlemek dışında hiçbir şey yapamıyordum. Onun beni sevdiğini biliyordum ve ona şu an iyi gelebileceğimi. Ama onu abi gibi gören sevdiği kadını kız kardeşinin cenazesinde ne kadar görmek isterdi onu bilemiyorum.
Annesi artık bayılmak üzereyken eşi onu sarmaladı. Mezarlıkta ağlayan tek aile onlar değildi. O günkü katliam da ölen onlarca gencin, öğretmenlerin ve velilerin hepsi için bir ağıt vardı.
Tüm mezarlık ağlıyor, gökyüzü inatla ışıldıyordu.
Bakışlarımı ondan çektim ve adımlarımı mezarlığın dışına yönlendirdim. Leyla'ya karşı son görevimi de yerine getirmiştim işte. Şimdi hastaneye gidip son kez pansuman yaptıracak ve sonra da bana zulm eden ailemin yanına dönecektim.
"Gazel?" dedi ardımdan bir ses. Abisiydi. Birkaç adım ötemde duruyordu. Derin bir nefes alıp sakince ona döndüm. Dimdik omuzları az önce kardeşini gömmemiş kadar mağrurdu.
"Hakkını helal et." dediğinde kalbim durdu. Kendini mi öldürecekti yoksa? Endişem tüm vücuduma saniyesinde yayılırken o tekrar konuşmaya başladı.
"Asker olacağım ben, kardeşime bunu yapan itleri ve daha fazlasını bulup ülkem için savaşacağım."
Onunla gurur duymuştum. Koyu kahve gözleri öylesine parlaktı ki gökyüzüyle kapışırdı. Henüz yirmi bir yaşındaydı, İstanbul da en iyi üniversite de Tarih okuyordu ama kardeşi için her şeyi elinin tersiyle siliyordu.
Yüzümde peydah olan gülümsemeyle birlikte "Helal olsun, umarım bir gün seni asker olmuş, üniformasını haketmiş biri olarak görürüm."
O da gülümsedi.
Veda sandık bunu ama değildi.
-
Hastaneden içeri girerken ailemi görmeyi asla düşünmemiştim. Ama hepsi oradaydı, keş kardeşim bile danışmanın oradaydı. İlk önce babam gördü beni ve gülümsedi. Sararmış dişleri meydana çıktığında tüylerim diken diken oldu.
"Gazel hoş geldin kızım." dedi sanki hastene onunmuş gibi. Kaslarım çatık onlara doğru yürürken danışmanın önünün fazladan kalabalık olduğunu fark ettim.
"Seni aradık ama ulaşamadık, sanırım vurulmuşsun bizde bir hastaneye bakalım dedik." Annemin kurduğu cümle öylesine trajikomikti ki neredeyse gülecektim. 'Sanırım vurulmuşum.' diye tekrar ettik içimden.
"Bir sorun mu var? Ne diye peşime hastaneye kadar geldiniz?"
"Ne biçim konuşuyorsun sen?" Babamın gerilimini hissedebiliyordum ama umursamadım. Bir şeyler oluyordu, bir terslik vardı ama sustum. Yanlarından ayrılmak üzere sola döndüğümde kalabalığın beni izlediğini fark ettim.
Zaten sızlayan yaralarım uzun zamandır ayakta olduğum için iyice ağrısını belli ederken ve Leyla'nın cenazesinden çıkmışken bu durum beni öylesine zorluyordu ki elimde olsa hepsini hastaneden attırırdım.
"Merhaba Gazel, ben Gürkan Uygar." diye elini uzatan adamın yüzüne baktım. Ela gözleri yaşını yansıtırcasına yorgundu ama omuzları geniş ve dikti. Uzattığı elini eş geçerek "Gazel Korkut." dedim.
Yaşadığımız bu anlamsız ana bir son vermeleri gerekiyordu zira ben daha fazla ayakta duramayacaktım.
"İstersen bir yere oturalım belli ki ne olduğunu bile bilmiyorsun." Konuşan kişiye döndüğümde artık başım dönüyordu. Etraf bulanıklaşmaya başladığında yer ayağımın altından oynadı sanki. Karşımda az önce konuşan çocuğun bakışlarındaki değişimden anladığım kadarıyla yaşadığım tam olarak yüzüme de yansıyordu.
Bacaklarım beni tartmadı, dizlerimin üstüne çöktüm. Gözlerim tavana kaydığında tüm dünyam da karardı.
-
Helüü, şimdi diyeceksiniz ki bir günü de olaysız geçsin şu kızın ama hayır buna şimdiden alışın. Gazel ve olaylar silsilesi başlıyoooorr!!
Yorumlarınızı ve yıldızlarını eksik etmeyin aşklarım bir sonraki bölümde görüşmek üzere :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yokuş aşağı - aile kurgusu
General Fictionyokuş aşağı bir hayat, geçmiş, gelecek. "bir ömür devirdim sensiz. tam bugün otuz dört oldum, yolun yarısına son bir kala bir ömür geçirdim sensiz." - Başlarda sadece aile kurgusu olarak gözükse de hikaye zamanla şekillenecek ve bir hayat hikayes...