Hani bazı anlar ölümsüzdür ve her geçen gün silinmek yerine içinize daha da kazınır ya işte tam olarak öyle bir an yaşıyordum, hatta öyle bir gün.
Uyuduğumu sandıkları için rahatça konuşan ailem ve diğer aile söyledikleri her cümleyle bende bir iz bıraktıklarının farkında bile değillerdi.
"Bunca yıldır baktık, okuttuk ve büyüttük. O para bizim hakkımız." Bu cümleyi sarf eden babamdı. Kime söylediğini bilmiyorum ama söylediği insanın gerginligini hissedebiliyorum.
"Size para teklif ederken kızımın iyi olduğunu ve ona baktığınızı düşünmüştüm ama sizin dünyadan haberiniz yok." Konuşan adamın sesinde bastırılmış öfkeyi hissediyordum. Bu ses ben bayılmadan önce bana elini uzatan adamın sesiydi.
Konuyu tam anlayamamıştım. Bu aileye para karşılığı mi satılmıştım yani?
"Sizin kızınız isyankarsa ve ailesine haber vermiyorsa bizim sorunumuz değil." diye söylenen bu sefer annem oldu. Beynim iyice çalkalanırken konuşulanları kavramak gittikçe zorlaştı. Ben ne ara başkasının kızı olmuştum?
"Bu konu daha fazla uzamayacak." dedi başka bir ses bu sesi onları dinlemeye başladığım beş dakikadır ilk kez duyuyordum. Nefeslendiğini duydum ve devam etti. "Gazel uyandığında durumu açıklayıp alıp götüreceğiz ve size de tek kuruş yok."
Sesindeki yiyorsa karşı çıkın baskısı öyle çoktu ki ailemin korkaklığını bildiğim için sessiz kalacaklarını da biliyordum ama öyle olmadı. Bu sefer keş kardeşim konuşmaya başladı.
"Ne demek tek kuruş yok, taşşak mı geçiyorsunuz lan siz bizimle? Bunca yıl siktigimin bir hastane yanğını yüzünden ablam bile olmayan birinin ağız kokusunu çektim, şimdi karşıma geçmiş hepsinin boşa olduğunu mu söylüyorsunuz?"
Öyle hiddetle bağırmıştı ki yatağımda sıçradım ve uyanmış gibi yapmanın tam sırası olduğunu farkettim. Gözlerimi açtığımda kimse beni görmüyordü. Herkes Kaya'ya verilecek cevabı bekliyordu.
Bir saniye, ne?
Beynim çok geç algılıyordu sanırım. Yani ben hastanede karışmış ya da her ne olduysa bu aileye verilmiş ve yıllar sonra öz ailemi mi bulmuştum.
Bu sefer ben bağırmak istedim. 'Taşşak mı geçiyorsunuz lan benimle?' diye.
"Bağırışlarınız bittiyse biri konuyu anlatabilir mi?" dedim kısık sesle. Uzun zamandır bu kadar yorgun hissetmiyordum. Sırtıma arada uğrayan sızıyla doğrulmaya çalıştım. Yanımda duran kadın bana yardımcı olduğunda "Teşekkürler." diye mırıldandım ve annemlere döndüm.
Annem dik bakışımdan rahatsız olarak "Ne bakıyorsun dik dik, anla işte sende olayı her şeyi biz mi anlatacağız?" dedi.
Yaklaşımına içten ama sinirli bir kahkahayla karşılık vermek istesem de bunu yapmadım. Canım acıyordu, fiziken ve ruhen.
"Şöyle ki," diye söze girdi Gürkan Bey. "Senin doğduğun sene hastanede yangın çıkmıştı ve çocukların çoğunu o yangında kaybetmişlerdi. Bizde kızımızı kaybetmiştik ama aslında öyle olmamış."
Devam etmesi için yüzüne bakmayı sürdürdüm ama devam etmedi. Yani aslında nasıl olmuş be adam söylesene. O kadar absürt ortamın üstüne bir de içeri doktor geldi ve herkese göz attı.
"İyi ki hastayı yormayın ve başında çok kalabalık yapmayın dedim."
Doktorun isyanı biter bitmez gözlerini bana çevirdi ve "Nasıl oldunuz, ağrınız var mı?" diye sordu. Aslında doktoru tanıyordum hatta adını bile biliyordum çünkü ameliyatıma ve sonrasındaki tüm hastane işlemlerime aynı doktor bakmıştı ama şu an adamın adını hatırlamıyordum bile.
"İyi değilim, ağrım çok ve uyumak istiyorum." dedim doktordan medet umarak. Belki o odadakileri siktir eder ve bende düşünmeye hatta belki de kaçmaya fırsat bulurdum. Bu saaten sonra aile draması çekecek takatim hiç yoktu.
"Ağrı kesicinin dozunu arttırırız ama uyumak yok yemek yemelisin." Cümlesi biter bitmez odadakileri dönüp "Sizlerde burayı boşaltsanız hasta için daha iyi olur." dedi ve odadan çıktı.
Kimse hareketlenmezken "Hadi çıkın gerisi bende." dedi biri. Bu ses az önce duyduğum sesti. Sahi odada kaç kişi vardı ailem dışında? Şöyle bir göz gezdirdim ve anne, baba ve iki erkekten oluşan bir aileydiler. İki erkekte benden büyük duruyordu ve ikisi de bence babalarına benziyordu. Gerçi annelerine de benziyor olabilerdi çünkü anneleri de kumral ve kahve gözlüydü.
"Emin misin oğlum?" diyen kişi annesiydi ama yine de hepsi yavaştan ayaklanmıştı, kendi babası bile ogulan itaat etmiş ve ayaklanmıştı.
"Eminim, belli ki kalabalıkta bir sonuca varamayacağız. Sizde dışarda aileyle konuşursunuz." diyerek benim ailemi işaret etti. Babası başıyla onayladı ve hep birlikte çıktılar.
Ailemin beni satarcasına para istemelerine mi, Leyla'ya mı yoksa bunca yılın boşa gecmesine mı ağlamalıydım? Ama her şeye rağmen gözümden tek bir damla yaş akmıyordu. Olmuyordu.
Sonunda baş başa kaldığımızda oturduğu yerden kalkıp baş ucuma, az önce annesinin oturduğu koltuğa oturdu. Bakışlarım her hareketini izlerken çok fazla asil gözüktüğünü fark ettim. Alakasız olacaktı belki ama binicilik ona efsane yakışırdı.
"Öncelikle baştan alalım, ben Hürkan Uygar. Az önceki kargaşadan da anlayabileceğin üzere senin abinim."
İyi bari en azından doğru anlamıştım. Ama bu olanları bilmek ya da bir ailemin olmasını istediğim anlamına gelmiyordu. Bir bahane bulup bugünü sadece uyuyarak geçirsem çok güzel olurdu.
"Çok yorgunum bugünlük konuyu ertelesek?"
"Tahmin edebiliyorum yorgunluğunu. Cenazeden geldin, ağrın var ve hayatını değiştirecek bir aile meselesi içindesin ama benim bildiğim başka bir şey daha var. O da eğer şimdi dinlemezsen bir daha yüzümüzü bile görmek istemeyeceğin."
Kurduğu uzun cümle kaşlarımı çatmama sebep oldu. Nasıl tahmin edebilirdi ya da nasıl bilebilirdi bunca detayı?
"Madem her şeyi biliyorsun o zaman neden hala burdasın?"
"Çünkü şimdi gidersem ömrümün sonuna kadar kız kardeşimi kaybedeceğim."
Yutkundum ve dilimi sivrilttim.
"Senin zaten hiç bir zaman bir kız kardeşin olmadı ki."
Yutkundu ve kelimeri yuttu.
"Senin bizi dinlemek gibi bir istediğin yok belli. En iyisi zor kullanmak." Cümlesi biter bitmez oturduğu koltuktan kalkıp çıkışa yöneldiğinde ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Kaçıracak hali yoktu ya?
Kapının önünde bekleyen aile üyeleri kapının açılmasıyla heyecanla Hürkan'ın ağzından çıkacak kelimeleri bekledi.
"Baba, arabayı hazırlat. Eve gidiyoruz."
Ofladım. Bugün artık bitebilir mi?
-
Veee aileler tanışıyor, sizce Gazel neden bir ailesi olmasına bu kadar hevezsiz ve duygudan bu kadar yoksun?
Bir sonraki bölümde Gazel kendi ailesiyle tatlı vakitler geçirecek mi bakalimm. Bir de karakter tanıtımı ister misiniz?
Öpüldünüz aşklarım ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yokuş aşağı - aile kurgusu
General Fictionyokuş aşağı bir hayat, geçmiş, gelecek. "bir ömür devirdim sensiz. tam bugün otuz dört oldum, yolun yarısına son bir kala bir ömür geçirdim sensiz." - Başlarda sadece aile kurgusu olarak gözükse de hikaye zamanla şekillenecek ve bir hayat hikayes...