Kanayan Yara

193 10 34
                                    

(TW: gore, death,
implied murder, horror)

"Sen kafayı sıyırmışsın."

Bu, Ryuuji'nin duymaya alıştığı bir cümleydi. Öyle ki artık adı kadar, belki de daha çok, işittiği bu sözler benliğiyle bütünleşmişti.

Kendisi her zaman son derece zeki ve bilime ilgi duyan biri olmuştu. Liseye geçtiğinden beri tek hedefi geleceğin başarılı bilim insanları arasına adını yazdırmaktı. Bunun için çok çalıştı. Kıvrak zekası işleri onun için kolaylaştırıyordu. On altı yaşına gelene kadar birçok başarıya imza attı, okulunun gözdesiydi.

Eh, her bilim insanı biraz kafadan çatlaktır; öyle değil mi?

Peki neydi Ryuuji'yi de bu tartışmalı sınıflandırmaya kurban eden düşünce? Bunu açıklamak için yaklaşık bir yıl kadar geriye gitmemiz gerekiyor. Tam da olayların başlangıcına...

Rin Furuya.. Saygıdeğer ve sosyetede oldukça yüksek, başarılı bir bilim insanıydı. Ryuuji'nin bu hayatta gelmiş geçmiş en büyük örneği oydu. Babasının başarıları onu büyülemiş, ilham olmuştu. İzinden yürüyüp tıpkı onun gibi, hatta sonradan hırsına kapılarak düşüneceği gibi daha iyi, bir bilim insanı olmak istiyordu. Onu onurlandıracaktı, aramızdan göçmüş olan babasının ruhunu.

Evet, üçüzler on altı yaşlarındayken babalarını bir deney kazası sonucu kaybettiler. Laboratuvar kazası denemez çünkü orada olmadı. Aksine, Rin'in cesedi meydan parkında bulundu. Ölüm saatinin gece olduğu hesap ediliyor, gece yarısından birkaç saat geç. Kullanılan silah ise yaylı bir ok. Cansız bedenin hemen yanında bulundu; anlaşılan o ki yaylı ok, birzat Rin'e aitti. Sonradan karısı da bunu doğruladı. Karnın alt bölümünden vurulmuştu ve şiddetli kan kaybından ölmüştü.

Etrafta ne bir gören vardı ne de kaydeden bir kamera. Bütün bunlar soruşturmanın yürümesinin önünde oluşan büyük engellerdi. Rin'in bilinen bir düşmanı da olmadığı göre kimsenin bu cinayeti işlemek için bir nedeni yoktu, aynı şekilde herhangi bir nedenden dolayı suçlayacak kimse de. Bu yüzden dosya bir kaza sonucu Rin'in kendini vurduğu üzerine karar kılınarak kapandı. Ancak kimse neden gecenin o saattinde, elinde öldürücü bir silahla dışarıda olduğunu bilmiyordu.

Cinayet.. Ryuuji, olayı böyle isimlendiriyordu. Tüm bunların arkasında bir suçlunun yattığını biliyordu. Kardeşleri de onunla aynı fikirdeydi. Ancak bunu içlerinde tutarlardı çünkü anneleri Maki, cinayet konusunun açılmasını istemiyordu. İçten içe o da yaşananların bir kaza olamadığını düşünüyordu ama her şeyin daha da karışmasını istemediği için daha basit bir terimle, kaza, üstünü örtmeyi seçti. Bunun tek nedeni ise kalan tek ailesi olan oğullarını karanlıktan uzak tutmaktı.

Oysa ki karanlık onların zihinlerinin en derin köşesine sinmişti bir kere. Bir canın dünyamızdan ayrıldığı gecenin sabahı, günlük antremanlarını yapmak için parka gittiklerinde bu kutsal olayın yaşamışlığını kendi gözleriyle gördüler. Babalarının cesedini bularak polise ihbar eden talihliler olmuşlardı. Böylesine bir yükün ağırlığını kelimelerle anlatmanın kolay kolay mümkün olacağını sanmıyorum ama sonunda polise haber vermeyi başaracak kadar insani bir duruma geldiklerinde aradan saatler geçmişti, desem bağlantıyı siz kurarsınız.

On altı yaşlarını, on yedilerine bağlayan bu yıl büyük bir yas içinde geçti. Pek çok şey kökünden değişti. Ölümden birkaç ay sonra Ryuuji, tüm ağırlığına rağmen babasının laboratuvarına girme yükünü omuzlarına aldı. Yaşananlardan beri hiç kimse ayak basacak gücü kendilerinde bulamamıştı. Baktığı her yerde, her bir alette babasından izler görüyor; tüplerin camındanki yansımalardan zaman zaman birlikte yaptıkları deneyleri görüyordu. Ancak üzüntü, acı ve kedere direnmeliydi. Babası için güçlü durmalı ve onun izinden giderek gurur duymasını sağlamalıydı.

Kendi deney ve araştırmalarını laboratuvara taşıdı, artık burada devam edecekti. Bu gizemli olarak nitelendirdiği laboratuvarı tamamen keşfetmesi aylar sürdü. İşte, asıl can alıcı nokta burada başlıyor. Laboratuvarın gizli bir bölümü vardı. Ryuuji'nin şans eseri keşfettiği bu gizli bölüm, odanın geri kalanından bir hayli farklıydı. Duvarlar, koparılıp asılmış kağıtlarla doluydu. Üzerlerinde yabancı bir dilde yazılar vardı. Üzeri etiketli şişeler ve kitli dolaplar hareket alanını azaltacak sayıdaydı. Bir sürü tahta parçası vardı. Bir kısmı kazık şeklinde özenle yontulmuş, bir kısmıysa yontulmak için ayrılmıştı. Haçlarla dolu masanın üzerindeki kitaplardan biri açık kalmıştı. Ryuuji, yaklaştı ve baktı. O gün anladı ki Rin Furuya, bir vampir avcısıydı.

Artık her şey adeta yap-boz parçaları gibi yerine oturuyordu. Ryuuji, istemeye istemeye de olsa kendine o dehşet verici görüntüyü detaylarıyla hatırlatmak zorunda kaldı. Yayın ucundaki ok, tahtadandı. Bir kazık gibi. Ölüm sebebi kan kaybıydı ama bu kayıbın sebebi aldığı yara olmayabilirdi. Ryuuji, artık gerçekleri bildiğine emindi. Rin, uzun süredir peşinde olduğu bir vampiri avlamak için gece meydan parkına gitmiş ve öldürülmüştü, bir vampir tarafından.

Gözleri yaşlarla doluyken yemin ettiğini asla ama alsa unutmayacak şekilde hatırlıyor, Ryuuji. Babasının katili olan vampiri bulup intikamını alacaktı. Ne olursa olsun...

 Ne olursa olsun

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ƙαη Aкıѕ̧ı | Ryuueri | Ginga E Kickoff!! ヅ (Victory Kickoff!!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin