"Herkes kendi tercihinin bedelini öder" diye kendi kendime mırıldandım.
Elimdeki kırmızı eldivenleri, üstümdeki kıyatleri bir çırpıda çıkardım. Kan kokuyordum. Bu kokuya alışmam gerekiyordu.Roza!
Kan kokusunu sev çünkü bu koku sana ait.Katil olmak çok değişik bir duyguydu. Düşünsenize dünayada yaşayan birini siliyordunuz. Azrailmeleği gibi...
İtiraf etmeliyim ki başta çok zorlanmıştım ama alıştıktan sonra bu iş çok kolay gelmeye başlamıştı.Polisler öldürdüğüm insanların cesedini bulamıyordu. Daha doğrusu nerede olduklarını bilmiyorlardı.
Mezarlıktaydı...
Zaten mezarlık ölülere ait bir yer değil miydi? Kim cesetleri orada bulacaktı?
Şeytanın bile aklına gelmezdi.
Öldürdüğüm insanlara gelecek olursam bundan keyif alıyordum. Ölümü hakketmişlerdi çünkü hepsiyle bir problem yaşamıştım.
Onlardan nefret ediyordum.Ölmeleri onlara cezayken bana ödüldü.
"Sonuçta sevmediğim insanları öldürüyordum. Onların kanından bile nefret ediyordum!"
Kurbanlarımın yalvarışları bana ninni gibi geliyordu. Ölümden korkan ezik insanlar!Lütfen beni öldürme.
Özür dilerim.Bu kurbanlarımın onları öldüreceğim zaman bana söyledikleri cümlelerdi. Halleri o kadar komikti ki... gülmeden edemiyordum.
"O acınası cümleleriniz benim için hiç bir şey ifade etmiyor."Öldürdüğüm insanların bedenleri bu dünyada siliniyordu.
Sadece arkalarında kalan kemikleri vardı. Merak etmesinler onların pis kemikleri için güzel bir yerim vardı."Güzel bir gündü" diye mırıldandım. Kanlı kıyafetlerimin üzerine bir kibrit çaktım ve kıyafetlerim kül olana kadar ateşin başında bekledim. Üzrimde sadece iç çamaşırı vardı. Üzerime temiz bir pijama takımı geçirdim.
Lacivertti.Siyah kol çantamın içindeki buzdolabı poşetini çıkardım. Çantamın içinde iki tane poşet vardı. Biri öldürdüğüm bedenin külleriyle doluydu diğerinde ise parçalanmış kemikleri vardı. Ben kurbanımın ağzını bağlardım. Ona öfkeleneceği şeyleri söylerdim ama o bana cevap bile veremezdi. Bu hakkı kesinlikle ona vermiyordum.
Sözlerim bittikten sonra koca benzin dolu bidonu üzerine dökerdim. Yaşarken yanmasını izliyordum. O yanık et kokusunu alana kadar başında bekliyordum. Zavallı kurbanım çığlık bile atamıyordu sadece acı içinde kıvranıyordu.
Kimse böyle acımasız bir ölümü hakketmezdi değil mi?
"Şimdi bu külleri havuzuma dökme zamanı geldi"Saat sabahın ikisiydi ve ben uyumam gerekirken çantamla birlikte bölünmüş cesetle evimin arka bahçesine gittim. Büyük derin bir havuzum vardı. Gece karanlıktı. Sokak lambasının ışığı sönüktü. Havuzun içindeki su parlaktı. Birazdan atacağım bu küllerle güzel havuzum kirlenecekti. Benim için parlayan üç şey vardı.
Gökyüzündeki Ay, çantamın içindeki yılanın gözleri, sokak lambası...Çantamdaki poşeti çıkarıp küllerini havuza döktüm.
Bu havuz işlediğim cinayetlerin küllerini saklıyordu. Küllerle işim bitince mezarlığa doğru gittim. Evim hemen mezarlığın yanındaydı. Mezarlıktan gelen tuhaf seslere aldırış etmedim ve gülümsedim.
Bu mezarda ölmüş bir sürü insan vardı ama terk edilmişti. Yaşayan insanlar ölülerini terk etmişti.
Bu sahipsiz mezarın sahibi bendim. Herkes parasını arsaya, altına, eve verirken ben mezarlığa vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRALIK HİZMETÇİ
RomanceBir kadının kalbi düşmanları tarafından satılığa çıkarılır. Ülkece tanınan mafya lideri Ardıç Sancar kalp hastasıdır. Ona uygun bir kalp yoktur. Bu satılığa çıkarılan kalp ona uyuyordur ve hiç fırsat kaçırmadan bu kalbi satın almak ister. Roza Ciner...