Birinci Bölüm

25 3 6
                                    

kedi-ler 

                          Yine ufukta kaybolan güneş'in ışıkları altında sıradan bir günü sonlandırırken, çok az ışık alan küçük odamda yıllanmış yatağımda oturuyordum. Zihnim Yavuz'la meşgul. Elimde 3.Seyyah'ın "her şey geçmişte kaldı" başlığının altındaki boş sayfa duruyor. Oturma odasından gelen kahkaha sesleri ve koşuşturmacayı merak edip yerimden kalktım. İçeri girdiğimde Nusret ile Suna'nın şakalaşmasını görünce durum hoşuma gitti. Hemen girişteki beşiğinde kendi çapında sesler çıkartıp oynayan Ali, benim ona baktığımı görünce gülümsemeye başladı. Yaklaşıp kendisiyle oynayacakken kapıda beliren Selim abi "haydi arkadaşlar, vakit geldi. Bakalım kim yakalayacak. Herkes yerini alsın." diyerek toparlanmamızı bekledi. Saygı ve korku içerisinde hepimiz oturduk. Nusret, Suna'ya yabancıymış gibi uzağa oturdu. Suna bir an duraksadı ama Selim abi bir şey demesin diye o da sessizce koltuğa oturdu. Ben Ali'nin beşiğine yakın oturup usulca başımı kaldırarak Selim abiye baktım ve onun hazır bir şekilde bana baktığını görünce ben de gözlerimi kapattım. Off yine bir sürü soru var aklımda: Selim abi vakti nasıl hesaplıyor, neden her seansta aynı evdeki dört kişi olmak zorunda, bu seansta Ali dahil mi değil mi, neden Selim abiyle az konuşuyoruz ve sorularımızın çoğu neden cevapsız bırakılıyor... Yine bu sorularla ne kadar boş vakit geçirdim bilmiyorum ama derhal odaklanmalıyım. Gözlerim kapalı her yer karanlık evet göz kapaklarımın ardındaki karanlığı hissediyorum. Hatta siyahın gücünü hissediyorum. Zerre zerre siyaha bürünüyorum. Hangi yöne gitsem yine aynı yere çıkıyorum. Hızlanıyorum, koşuyorum, sanki bir şey arıyorum ama ne? Bir an duruyorum, ne ismimi hatırlıyorum ne şeklimi. Kayboluyorum. Hareket edip çıkmak istiyorum kendi hapishanemden. Koltuğun kenarlarını sıkıyorum. Terlediğimi hissediyorum. Kalbimin atışını hissediyorum. Korkuyorum. Sanki birinin kontrolündeyim. Ben bana ait değilim sanki. Etraf gittikçe soğuyor, üşüyorum. İlginç bir şekilde "karanlık" giderek aydınlanmaya başlıyor. Odayı ve odadakileri görüyorum. Her şey yerli yerinde. Işık gözlerimi almaya başlıyor. Beyazlık yerini sarı bir ışığa bırakıyor. İnanamıyorum sanki güneş evin içerisinde. Aman Allah'ım bu da ne. Sadece benimle muhatap olurcasına etrafımı saran bir ışık merkezi görüyorum. "evet" diye bir ses duyuyorum. Sağıma bakıyorum Ali beşiğinde yok. Selim abi, Suna ve Nusret başları önlerinde merkezden kopan birer parça ışıkla hipnoz olmuş durumda. Parçalanan ışık hüzmeleri "Güneş sizi aldatıyor. Güneşiniz gerçek güneş değil" diye odadakilerle konuşuyor. Ali'yi merak ediyorum, hızlıca her yere bakınıyorum. Ali yok! Işıktan gelen yoğun enerji sebebiyle kımıldayamaz hale geliyorum. Yerimden yükseldiğimi fark ediyorum. Oda boyut olarak aynı halinde ama ben oldukça yüksekteyim. Anlamlandıramıyorum. Sadece ışığa odaklanıyorum. Gördüklerim karşısında heyecanım doruk noktasında, vaktimin giderek azaldığını hissediyorum. Tekrar aynı sesi duyuyorum "evet!". Işık son şiddetinden fire vermeye başlıyor. Tek bir cümle çıkıyor ağzımdan: "SADECE GÖRMEK İSTİYORUM!!!"

SANRIWhere stories live. Discover now