Beşinci Bölüm

4 2 0
                                    

İkimiz de gülümsedik sarıldık. Kendimi biraz daha kırgın hissettim doktorun kollarında. Ama güvende hissediyordum kendimi. En azından şimdilik. Eli bir çocuğun başını okşar gibi saçlarımı okşuyordu. Biraz daha sakinleştiriyordu bu beni.

- Sultan, aklındaki soruları ve hislerini anlayabiliyorum. Sen benim hiç büyütmediğim ama hayalini kurduğum evladım gibi oldun. Bunun üstesinden beraber geleceğiz. Sadece güven ve inan.

Kendimitoparlayıp doktoruma minnet ve umut içinde baktım. Eşyalarımı alıp ayrıldım.Dışarı çıkmadan önce lavaboda kendime çeki düzen verdim. İçerden gelen LaraFabian'ın Mistral Gagnant müziği duygulandırıyordu hala beni. Derin birkaçnefes aldım. Kendime gülümsedim. Emin adımlarla yürüdüm. Jaime'e selam verdim. O da bir alışkanlığı sürdürür gibi benimle onur duyarcasına başını sallayıp selamımı aldı.

Aracıma bindim ve evimin yolunu tuttum. Biraz garip hissediyordum kendimi. İnsanlar birikimleri olmadan nasıl yaşarlar ki? Ben nümuneliğim adeta. Doktoruma kızamıyorum ister denek gibi görsün ister evladı gibi ki zamanla pişman olmuş, duygularında samimi, en azından öyle hissettim. Her neyse. Eve gidip koşu için hazırlanmalıyım. Kent ormanına her ne kadar yakın da olsam birini bekletmeyi sevmiyorum. Acaba neleri sevip sevmiyorum? Boşver Sultan. Nasılsa raporunda yazıyor her şey.

Eve girdim. Pistan'ın sevimlilik vakti idi. Epey dolandı sevdirdi kendini bana. Yeterli der gibi tekrar pencereye zıplayıp hem beni izledi hem dışarıyı. Kıyafetlerimi değiştirdim mavi eşofman takımımı giydim. Bel çantamı hazırladım. Gözüme doktorumdan gelen eşya kutum ilişti. Saat 16:30 idi. Kutuyu alarak mutfağa geçtim. Pistan takip etti beni. Bu sefer mutfak penceresine kuruldu. Görevine kaldığı yerden devam etti. Gülüp başını okşadım. Bir kahve hazırladım. Biraz da kurabiye çıkardım.

Kutuyu açtım. Sarı rapor dosyası en üstteydi. Alıp kenara koydum. Kahverenginin iki tonunu barındıran ufak bir metal kutu vardı üzerinde PIGION MILANO yazan. Kutuyu açtım. Saf gümüşten bir kol saati idi. Küçük bir albüm vardı. Ellerim titriyordu. Albüm klaket fotoğrafında tasarlanmıştı. Ellerimin arasında duruyordu. Yüreğimin atışını hissedebiliyordum. Hızlıca kutuya baktım. Bordo eldiven, atkı ve bere vardı. Başka da bir şey yoktu. Albümü açtım. Karlar arasında neşe içerisinde iken çekilmiş bir fotoğrafım vardı. Üstelik şuanda önümde olan bu bere takımı içerisindeymişim. Ve mavi bir mont var üzerimde. Pist gibi bir yerde olsam gerek ki arkamda yüzleri net olmayan kartopu oynayan birkaç kişi var. Ama ben çok mutluyum. Ve oldukça güzel çıkmışım. Mutluluk bana yakışıyormuş.

Diğer resimler için çevirdim albümün ağaç desenli sayfasını. Eldivenlerden anladım ki biriyle elele tutuşmuşuz. Onun eldivenleri siyah, montu siyah. Sadece yine karlı bir günde (belki aynı günde) yürürken arkamızdan çekilmiş elele tutuşma karemiz var. Bu yüzden bir erkek olduğu kanısına vardım.

Birsayfa daha çevirdim. Kardan adam ve kardan kadın vardı elele tutuşmuş şekilde.Çok tatlı görünüyorlardı. Kardan kadının başında benim bordo berem vardı.Gözleri kömürden, dudakları kırmızı kuru gül yapraklarından, burnu havuçtandı.Atkısı yine benim bordo atkımdı. Gövdesi mavi sprey boya ile boyanmıştı.Göğsünde iki tane yıldız vardı. Oldukça başarılı bir çalışma idi. Kardan adamise siyah bere takıyordu. Gözlerinde siyah gözlük vardı. Burnu havuçtandı.Dudakları pembe kuru gül yapraklarındandı. Gövde kısmı siyah sprey boya ile boyanmıştı. Onun da göğsünde iki yıldız vardı. Bunu ben yapmış olmalıyım ki kardan kadın kadar profesyonel değildi. Boynunda siyah atkı vardı. İkisinin de kolları ağaç dallarındandı. Elele tutuşmaları dalların biri bordo biri siyah eldiven olarak birbirlerine kenetlenmiş şekilde bağlanarak sağlanmıştı. Bu da çok güzel bir kareydi.

SANRIWhere stories live. Discover now