Lee ile arkadaşlardan, derslerden, gençlerden, filmlerden, kitaplardan, aşktan, nefretten .. konuşarak geldiğimiz yolu yürüyerek döndük. Bana evimin önüne kadar eşlik etti. Vedalaştık ayrıldık. Eve girdim. Odama geçtim. Pistan yatağımda uykudan uyanmış vaziyette esneyerek beni seyrediyordu. Çantamı bırakıp duş almak için banyoya geçerek eşofmanlarımı çıkardım, sepete attım. Suyu açtım suyla arınmaya başladım. Sanki her damla vücudumda geziniyor, bana birer harf bırakarak kayboluyorlardı. Sanki her zerre dillenirken kulaklarım da kendisini tıkıyordu. Suyun eşsiz güzelliğini hissediyordum, bir damlasını bile israf etmek istemiyordum. Buna rağmen ondanda ayrılamıyordum. Ben ondandım o ise benle hemhâldi. Zihnimi yıkıyordum adeta. O kadar rahatlıyordum ki. Lee'nin gözleri ve kar resimleri kapalı gözlerimin ardındaki sinema şeridi olmuşlardı. Sarı rapor dosyası aklıma gelince gözlerimi açtım. Suyu usulca kapattım. Havluya sarınarak saçlarımı kuruttum banyo aynasının karşısında. Bir kaşık yağ düştü zihnime ve gülümsedim. Neşe içindeki fotoğrafım geldi gözlerimin önüne. Ve fark ettim ki ayna beni yansıtıyordu ama ben başka şeyleri görüyordum. Kendime odaklanıp bakamıyordum. Bu beni biraz ürkütse de saçlarımı toplayıp içeri geçerek pijamalarımı giydim. Mutfak masasında bıraktığım kutunun içindeki dosyayı ve bir bardak suyu alarak yatağıma geçtim. Yastığımı belimin arkasına koyup dosyayı açtım. Kazadan sonraki fotoğrafım (doktorun bahsettiği gibi ciddi bir kanama vs yok) ile kaza olayını anlatan polis raporu vardı ilk sayfada. Yaya ışığında geçen 34 TAK 43 plakalı bir aracın bir yayaya çarpmamak için sola kırarak diğer yoldan karşıya geçen 42 AS 12 plakalı araçla çarpışmış. Oradaki yayalardan biri olan ben yayalar arasındaki itişme sebebiyle yerde sürünüp, kaza görüntüsünün vermiş olduğu korku ile de bayılmışım. Diğer üç sayfa boyunca doktorumun anlattığı gibi hastane giriş çıkış tarihlerim, verilen ilaçlar, yapılan tedaviler ve doktor isimleri yer alıyordu. Diğer sayfayı çevirdim ve burada kişisel bilgiler sayfam yer alıyordu.
Adı: SULTAN
Soyadı: ....
Yaşı: ... (kemik yaşı 27)
Boyu: 1.70
Göz rengi: SİYAH
Kan grubu: ARH+
Teşhis: HAFIZA KAYBI
Adres: ... (sonradan elle yazılmış şimdiki adresim)
Telefon: ...
Yakını: ...
Eşyaları: sırt çantası, bere takımı, saat, albüm, anahtarlar
Diğer sayfayı çevirdim. Bazı notlar vardı burada. İsmimin yayalardan birine ayak üstü bir adres sorarken tanışmam sebebiyle bilindiğinden benim en son nerelerde göründüğüme dair bir iki kamera kaydına, evimin sadece Sultan Hanım adına 5yıllığına kiralandığından komşularımın arasından beni tanıyanın çıkmamasına kadar ifadeli notlar dört sayfa kadar devam ediyordu. Sonraki sayfada doktorumun çözmekle uğraştığı 72 saatlik zihin haritam vardı. Sonraki sayfada resetlenmeden sonra ne yapmam gerektiğini anlatan kağıtlar ve stickerlar vardı. Ders göreceğim yerin adresinden günlük yemek programıma, doktorumun telefon numarası ve adresinden arkadaşlarımın resimleri ve isimlerine kadar her şey mevcuttu. Hatta başucuma hangisinin konacağı da kağıtların altlarında ufak şekilde yazıyordu. Hepsini yazılan yerlere koyup, asıp, yapıştırdım. Dosyayı kutuya bırakarak başucumdaki komodinde yer alan günlüğümü ve Cönk'ü kontrol ettim. Okumak veya yazmak istemedim. Sadece 16 dakika kalmıştı 00:00 olmasına. Uyumadan beklemek istiyordum resetlenmeyi. Acaba neler hissedecektim. Ne kadar uykum gelse de kalan 11 dakikayı gözü açık bekleyecektim. Odada birkaç tur attım. Pistan'a seslendim. Gelmeyince ışığı kapattım. Çalar saatim 23:59'u gösteriyordu. Heyecanla son saniyeleri geçiriyordum. Yatağa uzandım. Tavana odaklandım. Son saniyelerdi. Başımı çevirip saate bakınca 00:00 olduğunu gördüm. Ve zihnimden bir şeylerin aktığını hissediyordum. Başım çatlıyordu. Ama ben gün içinde olanları hatırlıyordum. O anda anladım ki bu saniyelerde uyursam beyin resetleniyor. O zaman dayanmalıydım. Yo hayır sanırım resetleniyor. Gözlerim kapanıyordu. Açık tutmaya çalışsam da başımın ağrısından gözlerimi her kapamamda birkaç damla gözyaşı düşüyordu yanaklarıma. Bu saniyeler asır gibi geliyordu. Tavana odaklandım tekrar. Tavan bir aynaya dönüştü. Beni yansıtan bir ayna. Ama yüz kareye bölünmüş gibiydi. Her karesinde farklı bir ruh halindeydim. Kiminde gülüyor kiminde endişeli kiminde ağlıyordum. Başımın ağrısı ya geçiyordu ya da ben başka şeye odaklandığımdan hissetmiyordum. Gülümsemeye çalıştım tavandaki yüzlerce halime. O anda tavan hızla üzerime doğru inmeye başladı. Çığlık atmaya başlarken yüzlerce parçaya bölündü her bir kare ve hepsi beni hedef almış gibi hızla bedenime hücum etmeye başladı. Ben sadece bağırıyordum ve ağlıyordum. Ayna parçalarının her biri tam bedenime isabet edecekken birer papatya yaprağı oldular. Ben hıçkırıklarımı durdurmaya çalıştım. Yataktan doğruldum. İçerde bahar kokusu ve havası vardı adeta. İnce meltem tüm vücudumu sardı. Ve güven veren bir ses: "seninleyim, seni özledim." Dedi kulağıma. Saate baktım 7 dakika kadar geçmişti. Yatakta her yerde papatya yaprakları vardı. Gözlerim acıyordu. Yatağa girdim. Uyudum.
YOU ARE READING
SANRI
Science Fictionroman Sultan karakterinin kendi kimliğini bulma çabalarını anlatmaktadır. bilim-kurgu, fantastik, gizem, aşk, paralel evrenler konularını barındırmaktadır.