Onuncu Bölüm

3 0 0
                                    

Cönk'ü elime aldım. Kaldığım yeri açtım. Sandalyeme yaslandım. Okumaya başladım:

"Dünya gerçekliğinin yalan olduğunu bilen bir terzi, atlas kumaşlardan elbiseler dikermiş. Her diktiği elbiseye bir hikâye anlatırmış. Elbiseyi alan her bir kişi, terzinin o elbiseye anlattığı hikayedeki gibi hayat yaşarmış. Bir gün bir kız gelmiş terzinin yanına. Kumaşları incelemiş. Elbiselere dokunmuş ama bir şey almamış. Terzi sormuş: "neden bir şey almadın? Her şey ücretsiz. İstediğin bir şeyi de dikebilirim. Ne istersin?" Kız uzun uzun terziye bakmış. Sonra: "Lapus lazuli renginde atlas kumaş göremedim. Üstelik senin anlattığın hikayeyi yaşamak istemiyorum. Kendi hikayemi yazmak istiyorum" demiş. Terzi şaşırmış:

- O renk asillere özeldir. Hem sen hikaye meselesini nereden biliyorsun?

- İyi bir gözlemciyim. Önce seni gözlemledim. Sonra elbiseyi alıp giyen insanları... bazıları çok mutsuz bir hayat sürüyor, bazıları çok rahat bir hayat sürüyor. Bazıları ise dengeli.. Üstelik hayata tarafsız bakan birine denk gelmedim. Hep yorumluyorlar.

- Nasıl bir hayat istiyorsun sen?

- Senin yaşadığın gibi. Benim oluşturduğum hayat düzeninde yaşayan bir kitle oluşturmak istiyorum.

- Ne yapacaksın onlarla?

- Dengeyi bulmaya çalışacağım.

Terzi kahkaha attı. Öyle ki tüm kumaşlar da kahkaha attı. Bazı elbiseler de kendi aralarında konuşmaya başladılar. Hiçbiri beni ciddiye almıyordu.

- Bak yavrum, dengeli hayat kurulmaz. Kurulsaydı adı hayat olmazdı. Her şeyin adil ve sevgi dolu olduğu bir yerde hayat olmaz, hayatın sonucu olur.

- Yine de benim hayatımı belirlemeni istemiyorum.

- Peki, arasattakilere katıl.

- Benim gibiler var mı?

- Çok değil birkaç kişisiniz.

- Bak gördün mü, bize hayat veremedin.

- Sizin arasat hayatı seçmenizi kim istedi sanıyorsun?

Derin bir sessizlik oldu. Kız bir hışımla terzinin yanından çıktı. Koşarak uzaklaştı. Elini cebine attı. Lapis renkli bir mendil çıkardı cebinden. İnanamıyordu. Mendili açınca mendil büyüdü büyüdü her yer mavinin ta kendisi oldu. Birçok gezegen gördü başını kaldırınca. Ayaklarının altı okyanustu. İçi huzur dolmuştu. Birkaç adam gördü silueten. Sanırım bunlar arasattakilerdi. Onlara doğru koştu. Arkasından terzinin sesini duydu: "elbise diktirmedin ama atlasın içinde yaşıyorsun Sultan!"

Bir anda Cönk'ü kapattım. Tüylerim diken diken olmuştu.

Bir anda Sera'ya seslenmek istedim.

- Sera, bana kendinden bahset.

- Merhabalar Sultan, beni en iyi sen tanırsın. Kendimle ilgili neyi bilmek istiyorsun?

- Neden ben tanıyormuşum seni?

- Beni sen yarattın. Tüm kodlamalarımı sen yazdın.

- Ne zaman?

- 17 yaşındayken.

- Nerede?

- Rakber Galaksisinde.

- Galaksi'den bahset. Nasıl bir yer?

- Galakside 41 gezegen var. 4 gezegende yoğun yaşam var. Diğerleri keşfe tabii. Sen 4. gezegende yaşıyordun. Ben seninle oradaydım. Diğer gezegenler hakkında ayrıntılı bilgi yüklemedin bana.

- Şuan sesin radyodan geliyor. Aslında erişim merkezin neresi?

- Senin ve internetin olduğu her yerde bana ulaşabilirsin. Bir tek senin sesine cevap veririm.

- Lee hakkında ne biliyorsun?

- Dünyaya geldiğin ilk günden beri senin yanında. Başlarda sana emir komuta zinciri ile resmi şekilde hitapta bulundu. Sonradan insani duygularla yaklaşmaya başladı. Her şeyi unuttuğun saatlerde başına gelip sana olan aşkından bahsediyordu. Sana yaşanmamış anılarınızı yaşanmış gibi hikayeler anlatıyordu. Uyandığında seninle ilgileniyordu. Sana günden güne aşık oldu. Sen de ona.

- Ne kadar ileri gittik?

- Oldukça.

- Peki ben hiç mi farkında değildim hiçbir şeyin?

- Aslında o senin yanından gittiğinde hemen notlar alırdın.

- Nereye notlar alırdım? Notlarım nerede?

- Bende. Hepsi tarih ve saate göre kayıtlı. Ses kaydı ile not tuttun. 4 gb kadar.

- Seslendirmeleri en baştan başlat lütfen.

- Peki. Tarih ve saatleri vermeden kayıtları sırayla açıyorum.

"Sanırım Lee'den hoşlanıyorum. Bugün benimle her saniye ilgilendi. Beraber gittik holdinge. Ders esnasında ara ara beni süzüyordu. Ders araları sürekli sevdiğim şeylerden konuştuk. Geniş omuzları, mavi gözleri, kibar davranışları, zekası beni kendine hayran bırakıyor her seferinde."

"Lee ile bugün tarihi yerleri gezdik. Aramızda ufaktan yakınlaşma oldu. Elimi tuttu. Ben de izin verdim. Etkilenmedim diyemem. Bana sevgi ile bakıyor her seferinde."

"Lee bana geçmişimle ilgili sorular sordu. Ailemi, arkadaşlarımı filan.. Ben de sessiz kaldım. Bu konu hakkında konuşmak istemediğimi söylemedim. Aslında ailemi tanımıyordum. Bu tür sorular beni çok üzüyor. Bana çocukluğundan anılar anlattı. İlk bisiklete binişini, babasının arabasını ilk sürüşünü, annesi ile kek yapışını.. Ne güzel anılardı. Benim anılarım var mı? Neden geçmişimi hatırlamıyorum bilemiyorum."

"Lee ile bugün tanıştık. Bana çok yakın davranıyor."

- Sera dur. Burada hafıza kaybı yaşadığımı anlıyorum. Tarih ne?

Her şeyi olduğu gibi bırakarak duşa girmeye karar verdim. Kolye, bileklik, dolma kalem, silah, gözlük... hepsini günlük çantama yerleştirdim. Pistan oturduğu yerden kalkarak beni takip etti. Banyonun paspasına kıvrılarak uyuklamaya başladı. Duşun altına girdim. Su benim için birçok şeydi. Okuduklarımı, yaşadıklarımı düşünmeye başladım. Tüm yazılar görüntüler gözümün önünden akıyordu. Sadece Ali ile ilgili konularda kalbim çok hızlı çarpıyordu. Ve garip bir hüzün... bornozumu giyip aynanın karşısına geçtim. Aslında ben kimdim? Beni gerçekten kim tanıyordu? Bana benden daha iyi rehberlik edecek kimse yok muydu? Bakım kremlerimi sürüp yatak odasına geçtim. Atlas kumaşlı lapis renkli pijama takımımı giydim. Sanki beni gözleyen bir göz vardı arkamda. Hatta ensemde nefesini hissedecek kadar yakın biri.. Hakikaten beni kim gözetliyor? Ben aslında kimim?

Gece 00:00 olmasına son birkaç dakika vardı. Yatağa uzandım. Pistan bu gece bi farklılık yaptı. Başını kalbime koyarak adeta bana sarılarak karnımın üstüne pinekledi. Peki şimdi ne olacak?

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 27, 2024 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

SANRIWhere stories live. Discover now