Dilan dolgun dudaklarını kocasının yanağından çektiğinde Baran kalbi teklemiş bir halde bekliyordu. Karısının sıcak öpücüğü yanağını alevler içinde bırakmıştı. Genç adam kalbinden karnına hatta oradan daha da aşağılara akan alevler yüzünden kendisini zor zapt ediyordu.
Karşısında dünyanın en güzel varlığı vardı ve zorlama ya da rol yapma olmadan sadece içinden geldiği için kendisini öpmüştü. Dilan yutkunup bakışlarını kaçırdı, Baran’dan bir adım geriye uzaklaşarak soluklandı. Hem utanmış hem de yaptığı bu şey yüzünden kendisini farklı hissetmişti.
Bedenlerinden önce yürekleri yakınlaşıp bağ kurmuştu. Şimdiyse aralarındaki çekime karşı koymakta zorlanıyorlardı ve bazen Baran bazen de Dilan düşünmeden, içlerinden nasıl geliyorsa öyle davranıyordu.
Bu yabancı oldukları duygular nasıl da güzeldi ve yıllardır yaralı olan ruhlarına nasıl da iyi gelmişti. Dilan dudaklarında can bulan şaşkın gülümsemesiyle beraber sırtını kocasına döndü, konuşmaya çekiniyordu. Baran ise hep daha fazlasını istiyordu. Daha fazla karısının bahar gözlerine bakmak, masum yüzünü incelemek, kokusunu içine çekmek…
Genç adam mutlulukla sırıtarak eşine doğru adım attı. Dilan’ın tam arkasına geçip bir elini kızın belinden karnına doladı ve kendisine sımsıkı bastırdı. İkisinin de soluğu aynı anda kesilirken Dilan’ın yüzündeki gülümseme silindi ve panikle kocasının bedeninden uzaklaştı.
“Ne yapıyorsun? Herkesin içinde…” İşte şimdi utanç tepeden tırnağa Dilan’ın vücudunu sarmıştı. Basın hala buradaydı ve fotoğraf çekmeye devam ediyordu. Baran eşinin çenesinden tutup başını yukarı kaldırdı ve gözlerini gözlerine kilitledi.
“Az önce beni öperken böyle demiyordun ama?” Genç adamın sesindeki şuh tınıyı yakalayan Dilan ne cevap vereceğini bilemedi. Kocasının kehribarlarına baktıkça kendisini kaybediyordu sanki. O yüzden yine bakışlarını kaçırdı.
“Nasıl oldu ben de anlamadım. Teşekkür etmek için öptüm, başka şeyler düşünme.” dedi ve elbisesinin eteklerinden tutarak hızla kocasının yanından ayrıldı. Kerem kendi masasında yalnız başına oturuyordu, kaçmak için en iyi yer onun yanıydı. Genç kız arkasına bile bakmadan Kerem’in yanına gitti.
Baran’ın Dilan’ın çenesini tutan parmakları havada kalmıştı. Acaba karısı pişman mı olmuştu, bunu gerçekten de içinden gelerek yapmamış mıydı? Neden kaçıyordu, utanmasına gerek yoktu. Genç adamın yakışıklı çehresine huzursuzluk çökerken sıkıntıyla iç geçirip Cem’in yanına doğru ilerledi. Belki biraz uzak kalmak ikisine de iyi gelirdi…
Lansman sorunsuz bitmişti, hem Karabeyler hem de Gedizli Holding için şu anlık her şey çok iyiydi. Dilan’la Baran kendi odalarına gelmiş, genç kız hiç konuşmadan yine kocasından kaçarcasına kendisini banyoya atmıştı. Elbisesini bir hışımla üstünden çıkardıktan sonra gerilen bedenini ılık suyun rahatlatmasına izin vermişti. Baran ise camdan Uludağ’ın gece manzarasını izliyordu, aklında sadece Dilan ve davranışlardı vardı.
Tam oldu, arada sorun kalmadı derken karısı ondan kaçıyordu. Acaba bilmeden yanlış bir hareket mi yapıyordu? Daha fazla belirsizlik içinde kalamazdı. Dilan çıktığı an onunla konuşacaktı. Bir süre sonra genç kız banyodan pijamalarını giymiş, saçını kurutmuş halde çıktı. Hala Baran’ın yüzüne bakmıyordu.
Baran ayaklanıp Dilan’ın önünü kesti. “Ne oluyor? Neden benden kaçıyorsun?” diye çatık kaşları ve genizden gelen sert sesiyle sordu. Dilan kocasını kızdırdığını düşünüyordu. Saçma davrandığının farkındaydı ama aniden gelen cesaretinin yanında utangaçlığı da vardı. Açılmamış bir goncaydı ve Baran’la yaşadığı şeyler onun hayatında bir ilkti. Daha önce hiçbir erkekle bunları yapmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK VE BEDEL | DİLAN BARAN DİLBAR
FanficBir yanda töre yüzünden hiçbir suçu olmadığı halde kan bedeli olarak Karabeylere verilen, aslında üvey evlat olan ve hayatı çalınan güzeller güzeli, masum, pamuk kalpli Dilan... Diğer yanda ölen annesiyle sakat kalan babasının intikamını kan dökerek...