---
Bir sinirle girdiği soyunma odasının kapısını çarptı Jungkook. Elindeki su şişesini bir yere fırlatıp sakinleşmek için banka oturdu. Takım arkadaşları da en az onun kadar gergin görünüyordu.
Jeff takımı biraz olsun yatıştırmak için söze girdi: "Arada kaybettiğimiz maçlar elbette olacak. Sakin olun, bu kadar gerginliğe gerek yok."
"Maçı kaybetmek değil sinir bozucu olan, maçı onlara karşı kaybetmek. Alman horozundan daha saçma konuşacaklar şimdi."
Yoongi'ye karşılık Jackson konuşmaya başladı: "Birkaç puanlık kayıp bizim kötü olduğumuzu göstermez. Üstünde durduğunuz nokta kaybettiğimiz olmasın, neyi daha çok geliştirebileceğimize bakalım."
Jungkook oturduğu banktan kalktı ve dolaplara yöneldi. Bir an önce buradan çıkıp eve gitmek, duş almak sonra da uyumak istiyordu.
Üstünü değiştirip telefonunu alırken diğerleri hâlâ bir şeyler konuşuyordu. Yoongi de onun gibi giyinmiş telefonda -muhtemelen Jimin ile- konuşuyordu.
Jungkook, Jeff'e dönüp "Ben gidiyorum." dedi. Aldığı baş sallaması ile kapıya yönelmişken Yoongi omzundan tutup onu durdurdu.
"Taehyung'un yanına mı gidiyorsun? Öyleyse beraber gidelim, Jimin ile beraberlermiş."
Jungkook, Taehyung'un adını duyunca midesinin kasıldığını hissetti. Onun evinde geçirdikleri o günden sonra konuşmamışlardı bir daha. Bunun kendisinin Taehyung'un sorusuna verdiği cevapla ilgili olabileceğini de düşünüyordu. O an beklemediği bir soruydu ve mantıklı düşünüp düzgün bir cevap verememişti. Henüz aralarında yeni yeni bir şeyler oluşmaya başladığını, bunun hemen herkesçe bilinmesini istemediğini ve bilinirse de Suho'nun başına iş çıkarabileceğini söylemişti.
Kendince o kadar da kötü bir cevap değildi, kelimeleri düzgün seçebilseydi eğer. Taehyung'un bir şey demek istese de üstelememeye karar vermesine minnettardı. Yine de onunla tekrar konuşup bu konuyu daha güzel bir şekilde ele almak istiyordu.
"Eve geçiyorum ben. Uzak değilse bırakayım seni."
Yoongi aldığı cevapla önce bi' Jungkook'u süzmüş, öyle konuşmuştu. "Bir şey mi oldu aranızda?"
"Ne olacak aramızda Yoongi? Yorgunum ve eve gitmek istiyorum."
"Pekala, sen git o zaman."
Jungkook başını sallayıp ilk önce soyunma odasından sonra da stadyumdan ayrılıp arabasına yöneldi.
.
.
."Ben gel dedim, o yorgunum, eve gideceğim dedi Taehyung."
"Sen de yorgunsun ama buradasın." dedi Jimin yanındaki Yoongi'ye.
"Siz sevgilisiniz Jimin, biz değiliz. Hem gelmek gibi bir zorunluluğu yok hem de dinlenmesi daha iyi olmuş."
"Bence de sevgiliyiz, değil mi bebeğim?" diyerek Jimin'in saçlarını öptü Yoongi. Belindeki tutuşunu sıkılaştırıp birkaç günlük özlemini telafi etmeye çalıştı. Sanki az gibi Suho daha çok onları çalıştırıyor ve nefes almalarına izin vermiyordu. Tüm gün uzun uzun çalışmalar yapıyorlar ve yorgunluktan başka hiçbir şey yapamıyorlardı.
"Beş günde bir kere görüştüğünle sevgili mi olunur?" dedi Jimin homurdanarak.
Taehyung onları kendi haline bırakmışken gözlerini bardaki insanlarda gezdiriyordu. Sıkılmıştı ve günlerdir de sıkılıyordu.
Kafasında Jungkook'a mesaj atıp atmamakla ilgili büyük bir ikilem vardı. Yoongi'nin dediği üzerine çoktan uyumuş olabilirdi, o zaman da mesaj atması çok anlamsız olurdu fakat konuşmak da istiyordu. Sıkıntıyla derin bir nefes verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Design For Me - Taekook
FanfictionÜnlü tasarımcı, TY. markasının sahibi, Kim Taehyung Güney Kore milli basketbol takımının yeni sezon formalarını tasarlamak üzere anlaşma imzaladı. Revy & Wiss