"Naber ezikler." Baş düşmanımız Musibet'in söyledikleriyle gözlerimizi devirdik."Ne istiyorsun Musibet? Rahat bırak bizi!" diyen Saniye oldu.
"Bir şey istediğim yok . Canım sıkıldı, biraz sizinle uğraşayım, dedim."
"Başka işin yok mu senin?"
"Tatlım, başka işimin olmamasıyla alakalı değil. Sizinle uğraşmak daha eğlenceli." dedikten sonra bir şıllık gibi kahkaha attı. Makyajlı yüzüne tiskinerek baktım. Bizim organik güzelliğimizi kıskanıyor olmalıydı.
"Gidip makyajını tazelemen senin için daha önemli değil mi? Birazdan ders başlayacak."
Saniye'nin sözleriyle sinirlenmişti. "Buna ihtiyacım yok ama siz gidip bir an önce yapmalısınız. Kısa sürede tamamlayabileceğinizi düşünmüyorum."
"İhtiyacımız olsaydı yapardık ama görüyorsun, hepimiz en az Jennifer Lopez kadar güzel ve alımlıyız."
Saniye'nin son sözleriyle fazlasıyla bozulmuştu. Aslında o da bir model kadar güzel bir kızdı ama bizim kadar değil.
Bize nefretle bakarak "Kendinizi fazla bir şey sanmayın. Yoksa size bu okulda rahat nefes aldırmam." diyerek bize gözdağı veriyordu. Daha fazla bir şey demeden yanımızdan uzaklaştı.
Tostumu ve çayımı bitirdiğimde birlikte kalkıp sınıfa çıktık. Sınıfa yaklaştığımızda zil çalmıştı, adımlarımızı hızlandırarak sınıfa girdik. Bizim yerimiz soldan ikinci sıraların en arkasıydı. Duvar tarafının bir yanıydı. İlerleyip Saniye ve Mecbure en arkaya, ben ve Ferhunde de önlerine olacak şekilde oturduk. Konuşmamıza devam edecektik ki bu sefer de hoca sınıfa girdi.
Hepimiz ayağa kalkıp selam verdik ve hocanın izniyle tekrar oturduk. Fizik hocamız her öğretmen için rutin olan sınav konuşmasını yapmaya başlamıştı. biz gizlice birbirimizle yazışırken bir yandan da temkinli davranarak hocayı kontrol ediyorduk.
Dersin yarısı bittiği halde hocanın sınav tavsiyeleri bitmemişti. Ben de o arada dünden beri kızlar yokken başıma gelenlerin neredeyse hepsini anlatmıştım. Elimdeki notu Saniye'ye uzatmak için arkamı dönecekken hoca benim adımı söylemişti. Panikle kağıdı önüme bıraktım.
"Dürdane ne var elinde?"
"Bir şey yok."
"Hocam kağıt var elinde." Tam önümde oturan Abidin'in sözüyle hemen savunmaya geçtim.
"Salak salak konuşma be!"
"Önündekiler ne kızım?" Kısa bir an önüme bakıp tekrar hocaya baktım.
"Kağıt, hocam. Dediklerinizi not alıyorum."
"Öyle mi? Getir bakalım, neler yazdığını göreyim."
"Hocam hızlı yazdığım için pek okunaklı değil. Görmeseniz daha iyi."
"Sen söyle o zaman. Neleri not aldın?" Hocanın sorusuna bir bahane bulmaya çalışırken bir şeyler geveliyordum.
"Hocam... Şey... İşte... 'Her gün en az iki yüz soru çözmeliyiz, haftada bir deneme' falan yazdım."
"Kendi yorumunu da kattın herhalde?"
"Aynen hocam, öyle yaptım." Önümdeki ikili ve sınıftan birkaç kişi daha kıkırdamıştı. Önümdeki Abidin'in yanında Ökkeş vardı. Bu ikisi yapışık ikizler gibi ne zaman görsem yan yana olurdu zaten.
"O zaman senin hedefin baya yüksek. Sonuçta seksenle iki yüz arasında baya fark var."
"Evet hocam, ben tıp kazanmak istiyorum zaten." Yine birkaç kişi kıkırdadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLLEGAL YOLLARIN DOLAMBAÇLI SOKAKLARINDA KAYBOLMUŞ RUHLAR (Raflarda Değil)
ChickLitHayat denen oyunda zaman akışı sen yerinde dursan da devam eder. Her bir saniye yeni bir yol ayrımına yaklaştırır. Saptığın her yol ayrımı yeni bir yol ayrımına ulaşmanın bir adımıdır. Bu hikayede dört liseli gencin yol ayrımlarını okuyacaksınız. D...