4(anladın anladın)

3 0 0
                                    










Neredeyse yarım saattir burada tutuluyorduk. Telefonlarımız alınmıştı. Bize ne olacağı bir muammaydı ve bu belirsizlik insanı delirtecek türdendi. Kara kaşımız, kara gözümüzün hatırına bizi öldürmemişlerdi herhalde. Bu yüzden başka bir çözümle işlerini sağlama alacaklardı. Çözümü bulmak uzun sürünce de bu kadar bekletmiş olabilirlerdi. Mecbure'nin beni dürtmesiyle düşüncelerimden sıyrılıp bakışlarımı ona yönelttim.

"Ha kuzum?"

"Bizi niye yarım saattir bekletiyorlar burada sence?"

"Hiçbir fikrim yok."

"Beklemekten iflahım kesildi."

"Ben her çaresizliğe düştüğümde mararlabarbarmererleberbermirirlibirbirmırırlıbırbırmörörlöbörbörmororloborbormürürlübürbürmururluburbur derim. Şimdi de senin vesilenle demiş oldum. Gençleştim resmen, bu kadar mı fark eder? Sen de dene, eminim işe yarayacaktır."

"Tamam."

"Siz de denesenize. Hadi hep birlikte söyleyelim. Daha çok rahatlamaya ihtiyacım var."

"Yok canım, biz almayalım."

"Siz nasıl arkadaşsınız lan! Böyle mi oluyor yani?"

"..."

Bana yaraduk görmüş gibi bakıyorlardı, ben de onlara kendilerini bok parçası gibi hissettirecek şekilde baktım. "Neyse, beterin beteri var. Elimizdekilerle idare edeceğiz artık."

Ayağa kalkıp vücudumu esnettim. Sandalyeyi bacağımla ittirerek aradan çıktım.

"Nereye?"

"Bir yere gidebilir miyim sence Ferhunde'ciğim? Götüm tutuldu. Azıcık kalkayım dedim." Pencerelere doğru yavaşça birkaç adım attım. Dışarıdan baktığımda hava kararmıştı ve sokak fazlasıyla ıssızdı.

Bir anda kızlara dönerek "Yalnız onu bunu boş verin de biraz daha burada durursak annem bir daha ömür billah izin vermez dışarı çıkmama. Şimdiye bin kere arayıp ulaşamamış ve çıldırmıştır!" deyip başımı iki elimin arasına aldım. "Ne bok yicem ben şimdi?"

"İlk önce ölme de sonra düşünürsün ne bok yiyeceğini."

"Ay yeter! Kimse ölmeyecek işte, anla artık. Beni anla. Anla beni." deyip ilave ettim. "Ayrıca hiçbir şey anamın gazabından daha korkunç olamaz."

"Ay tamam be, anladık. En kötü anne senin."

Bi tane çakıcam şimdi! "La havle! La havle!"

"Ay ortam da iyice gerildi." diyen Ferhunde'ye onaylamaz bakışlar attım.

"Tamam, kaosla besleniyorsun da kendi arkadaşlarının kavgasından da beslenmezsin."

"Gel ağzını öpeyim Mecbure." Bir an duraksadım. "Yok ya da öpmeyeyim."

Yaklaşan adım sesleriyle hepimizin bakışları merdivenleri buldu. Erkeksi sesli gelmişti. Hızlı adımlarla bize yaklaşıp dibimizde bitti.

"Sen niye ayaktasın?" Sorusuna karşılık 'what the fak are you mean(ne diyon lan değişik)' der gibi baktım.

"Otur şuraya." derken gözleriyle kızların oturduğu masayı işaret etti. Başta tereddüt etsem de el mahkum oturdum. Değişik!

"Daha ne kadar burada bekleyeceğiz? Annem akşam ezanına kadar evde ol dedi. Gitmemiz lazım artık." Yüzüme far görmüş tavşan gibi baktı. Baktı. Baktım. Bakıştık. Uzun bir bakışmanın ardından sonunda bana bakmayı kesti. Gören de sanır sülalesine sallamışım.

İLLEGAL YOLLARIN DOLAMBAÇLI SOKAKLARINDA KAYBOLMUŞ RUHLAR (Raflarda Değil)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin