Zaman geçtikçe, içimdeki pişmanlık duygusu, beni her gün biraz daha kemiriyordu. Çocukluk arkadaşımı, hayatımın en değerli insanını aramamış olmanın yükü, omuzlarımda taşınması imkansız bir ağırlık gibiydi.
Taşındığımız gün, sanki içimden bir parça kopmuştu ama o zaman bunun farkına varamamıştım. O kadar küçüktüm ki, hayatın gerçekleriyle henüz tanışmamıştım. Yeni bir şehir, yeni bir hayat, yeni bir arkadaşlık sözü vermişti babam ama bana bir özür sözü vermeliydi. Ona inanmak hayatımda yaptığım en büyük saçmalıktı.
Neden ona yazmadım, neden onu aramadım, neden hiç çaba göstermedim? Bu sorular, zihnimde yankılanıp duruyordu. Çocukluk yıllarımızdaki o saf sevgiyi, o karşılıksız dostluğu bir daha asla bulamayacağımı biliyorum. İçimde, ona duyduğum o derin sevgi ve bağlılık, hiç sönmeden yanan bir ateş gibi kaldı. Ama ben, o ateşi beslemek yerine, onu söndürdüm.
Bazen aynaya bakıyorum ve kendime soruyorum: Neden? Neden onu bulmak için daha fazla çaba göstermedin? Neden onu hayatından tamamen çıkardın? Ve cevaplayamıyorum. Kendime verecek bir cevabım yok. Belki de korkuyordum. Onu bulduğumda neyle karşılaşacağımı bilmemenin korkusu, içimdeki sevgiyi ve özlemi bastırdı. Şimdi, bu korkaklığımın bedelini ödemek zorunda kalıyorum.
Her başarı anında, her mutluluk anında, içimde bir eksiklik hissediyorum. Onunla paylaşamadığım her an, içimde derin bir yara açıyor. O nerede, ne yapıyor, nasıl bir hayat sürüyor, bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey, onunla tekrar karşılaşmayı, ona sarılmayı ve kaybettiğimiz yılların hesabını vermeyi ne kadar çok istediğim.
Hayatım boyunca, bu pişmanlıkla yaşamak zorunda kalacağımı biliyorum. Belki onu bulmak için hala bir şansım var ama kaybettiğimiz yılları geri getiremeyeceğimi de biliyorum. Keşke... Keşke zamanında ona ulaşsaydım. Keşke, hayatımdaki en değerli insanı kaybetmemek için daha fazla çaba gösterseydim...
Hava dumanlı ve soğuktu. Ben ise aynanın önüne geçmiş kendime bakıyordum çıkmadan önce. Çantamı aldıktan sonra odadan çıktım. İlk önce camıma atılan taşın hesabına sormam gerekiyordu. Saat öğlene geliyordu ve hâlâ haber yoktu diyecekken mesaj geldi telefonuma. Anında mesaja girdim.
X; "18 yaşında ismini ve soyismini değiştirmiş. 18 yaşına kadar ki belgeleri attım size Dalan hanım."
Belgeye girdiğimde Alinin bilgileri vardı. Ama en son sayfayı okudum. Adli kayıtları, Vergi dairesi kayıtları, Eğitim Kayıtları ve Sağlık kayıtları vardı. Önceki sayfalarda ise özel bilgileri yazıyordu.
Siz; "Değiştirdikten sonraki isim ve soyismini ulaştır bana."
Yasal olarak böyle bir şeyin gerçekleşmesi yasaktı.
X; "Dalan hanım, sizde avukatsınız ve bilgilere ulaşmamın yasal olmadığını biliyorsunuz."
Siz; "Hayatına önem veriyorsan eğer bulacaksın."
X; "Zorda olsa erişmeye çalışacağım."
Hiçbir şey söylemeden telefonu kapattım.
"İsmi değişmek ne arkadaş? İnsan ne yaşamış olabilir ki ismini değişecek kadar? Hiç mi sormaz ki acaba biri beni araştırdığı zaman ulaşabilecek mi?. Bu denli mi duyarsız öküz? Kaç yıl sonra araştırıyoruz sonuca bak anasını sevdiğim! Geç kalmış olabilirim ama benim suçum değil ki! Hem bir dakika tek suçlu ben değilim, o da beni aramadı. Neden bunca yıl suçu hep kendimde aradım ki ben? Suçlunun önde gideni o öküz köpeği! Maydanoz! Şimdi nasıl ulaşacağım ben ona?!" Hepsini saniyeler içinde söylediğim için bir nefes darlığı yaşıyordum. Önümdeki aynadan bakışlarımı çekip ayağa kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAYI
Teen FictionSavcı Arhan, şehirdeki en zorlu davalardan biriyle karşı karşıyaydı. Organize suçlarla mücadele eden birimde çalışan deneyimli bir savcı olarak, bu dava onun kariyerinin dönüm noktası olabilirdi. Ancak, delilleri toplamak için gereken iç bilgilere e...