1. Bölüm | Kar Leoparı

4 1 0
                                    

İzmir/Yıl:2005

Dalanın her sabah güneşin doğuşunu izlemek için erkenden uyandığı günlerdendi yine. Gökyüzünün pembeye döndüğü o anı görmek, ona hep annesini hatırlatırdı. Çünkü annesinin yanakları her zaman pembe renge boyanırdı.

Yatağın üzerinde diz çökmüş, kollarını pencereye sabitleyerek dikkatle gökyüzüne bakıyordu. Annesinin ölümünden bir yıl geçmişti artık. 8 yaşında olmasına rağmen büyük acılar beslemişti içinde. Hâlâ teninde hissediyordu annesinin tenindeki o soğukluğu. Hafızasından bir an bile silmemişti o görüntüleri. Annesinin çalıştığı hastaneye ona sürpriz yapmak için gitmişti.

Küçük kız, elindeki çilekli pastayı sıkıca tutarak hastane koridorlarında yürüyordu. Hava yağmurluydu. Oysa ki annesinin her doğum gününü kutladığı zaman havalar sıcak olurdu.

Kalbi, annesinin doğum gününü kutlayacak olmanın heyecanıyla hızlı hızlı atıyordu. Annesinin çalıştığı odaya yaklaştıkça adımları daha da hızlandı. Kapının önüne geldiğinde derin bir nefes aldı ve içeri girdi.

Ancak odaya adım atar atmaz, gördüğü manzara karşısında dünyası başına yıkıldı. Annesi, tavandan sarkan bir iple boynundan asılı duruyordu. Küçük kızın gözleri dehşetle açıldı, kalbi acı ve şokla sıkıştı. Bir an için nefesi kesildi, elindeki pasta yere düştü ve çilekler dört bir yana saçıldı.

Gözleri doldu, yaşlar yanaklarından süzülmeye başladı. "Anne?" diye fısıldadı, sesi titrek ve ürkekti. Bacakları onu taşımakta zorlanıyordu, dizleri titredi ve yere çöktü. Annesinin her zaman gülen yüzünü ve kendisine sarılışını hatırladı. Bu görüntü, sevdiği insanın yaşadığı derin acıyı ve umutsuzluğu fark etmesini sağladı.

Ayağa kalkıp annesine doğru birkaç adım attı. Annesinin soğuk tenine dokunamadan duraksadı, içi ürperdi. Elleri titreyerek annesinin bacaklarına sarıldı. Soğuk teni, ölümün acımasız gerçekliğiyle yüzleşmesine neden oldu. Gözlerinden akan yaşlar, annesinin eteğini ıslatıyordu. Küçük kızın kalbi, tarifsiz bir acıyla doluydu.

"Anne, lütfen uyan," diye hıçkırarak mırıldandı. "Doğum günün kutlu olsun..." Sesi kısıldı, kelimeler boğazında düğümlendi. İçindeki çaresizlik ve keder, tüm vücudunu ele geçirmişti. Annesinin bir daha uyanmayacağını, ona bir daha sarılamayacağını anlamak, küçücük yüreğini paramparça ediyordu.

Küçük kız, annesinin yanında, çaresizce ağlamaya devam etti. Odayı derin bir sessizlik kapladı. Bu an, küçük kız için hayatının en zor ve en acı dolu anıydı. Hem annesini çok seviyordu hem de ona yardım edememenin verdiği çaresizlikle kavruluyordu. Küçük kalbi, annesi için atmaya devam etti. Sessizce annesinin yanında bekledi, onun iyileşmesi için dua etti.

Dalan, annesinin bacaklarına sarılmış halde ağlarken, birden annesinin cebinden yere düşen bir kâğıt parçası fark etti. Gözyaşları arasında titreyen elleriyle kâğıdı aldı ve açtı. İçinde annesinin el yazısıyla yazılmış bir not vardı. Okumaya başladı, gözyaşları hâlâ yanaklarından süzülüyordu.

"Sevgili kızım, Dalan'ım.

Eğer bu notu okuyorsan, ben artık yanında değilim demektir. Bu dünyadan gitmek zorunda kaldım ama seni hep sevdim ve hep seveceğim. Bunu sakın unutma. Bak, melek oldum. Saatlerce baktığımız o gökyüzüne geldim ben. Gökyüzü çok güzeldi kızım, dayanamadım. Beni affet, bu kararı vermek zorunda kaldım. Sana olan sevgim her zaman kalbimde ve öyle kalacak.

SAYIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin