Güven, iki insan arasındaki görünmez bir bağdır. Zamanla inşa edilir, ancak bir anda yıkılabilir. Güven, sevgi gibi, sözlerle değil, eylemlerle beslenir. Birisine güvendiğinizde, ona en değerli hazinenizi, yani iç huzurunuzu emanet edersiniz. Güven, bir ilişkinin temel taşıdır; olmadan, her şeyin dengesi bozulur. Bu yüzden, güveni korumak ve büyütmek, hayatımızdaki en önemli görevlerden biridir.
İnanç, kalbinizi avuçlarına bırakmak gibidir. İnanmak, onun sözlerinin ardında yatan gerçeğe güvenmek, vaatlerine tutunmaktır. Bu, gözlerinizi kapatıp onun sizi yönlendirmesine izin vermekle eşdeğerdir; bir nevi, kendi iç sesinizi bir süreliğine susturup ona kulak vermek. Ancak, inanmak cesaret gerektirir, çünkü hayal kırıklığına uğrama ihtimali her zaman vardır. Yine de, bir adamın dürüstlüğüne ve niyetine inanmak, bazen hayatınızdaki en büyük risklerden birini alıp, en güzel ödülleri kazanmanın yoludur.
Ve bu düşündeklerimin hiçbirini gerçek anlamda tatmamıştım. Güvendiğimi sanmıştım, yıkılmıştım. İnandığımı zannetmiştim, hayal kırıklığına uğramıştım.
Hatta şu an emniyette ifade veriyordum. Çünkü adam hem bana güvenmiyor, hem de inanmıyordu. O yüzden önümdeki kağıdı öfkeyle yırtmak istiyordum ve birde yanımdaki beton suratlıyı. Yüzüne bile bakmıyordum şerefsizin.
Polis memuruna kimlik ve iletişim bilgilerini paylaştıktan sonra konuşmaya başladı. Orta yaşlarında bir beyefendiydi.
"Şimdi, olayın yaşandığı tarih ve saati, olayın nasıl gerçekleştiğini ve sizi kaçıran kişinin kimliği veya tanımlayıcı özellikleri hakkında bildiklerinizi anlatmanızı isteyeceğim. Bu sırada herhangi bir detay önemli olabilir, bu yüzden aklınıza gelen her şeyi bizimle paylaşabilirsiniz."
Derin nefes çekip onayladım. Benim geçmişim hakkında söyledikleri hariç olayları anlattım. Az önce helikopterde öyrendiğim kimlik ismini de paylaşmıştım.
"Son olarak, olaydan sonra fiziksel ya da psikolojik olarak nasıl hissettiğinizi de ekleyebilir misiniz? Bu, sürecin daha iyi anlaşılması açısından önemli."
Boğazımı temizleyip konuştum. "Olay sonrası herhangi bir fiziksel yaralanma ya da psikolojik rahatsızlık hissetmediğimi belirtmek isterim. Kendimi iyi hissediyorum."
Bu söylediklerimden sonra yanımdaki adamın bakışlarını üzerimde hissettim. Muhtemelen şaşırmıştı çünkü rahatsız olduğumu sanacaktı. Evet, rahatsız olmuştum ama bunu ifademde söylemeyecektim. Kafamda kurduğum plan vardı.
Polis memuru kafasıyla onaylayarak devam etti. "Bu noktada eklemek istediğiniz başka bir şey var mı? Eğer yoksa, ifadenizi imzalayarak sonlandırabiliriz.
"Hayır, eklemek istediğim başka bir şey yok. İfademi imzalayabilirim."Önümdeki kağıda imzamı attım.
"Soruşturma boyunca sizinle irtibatta olacağız. Size herhangi bir şekilde yardımcı olabileceğimiz başka bir şey varsa lütfen bize bildirin." Onayladıktan sonra ifademi alıp odadan çıktı. Odada sadece ikimiz kalmıştık.
Ön koltukta o oturuyordu ve hâlâ gözlerini geri çekmemişti. Bende aynı onun gibi gözlerimi ona diktim. "Neden helikopterde yaşananları söylemedin?"
Başını sağa doğru eğdi. "Düşündüm ve teklifini kabul ettim."
Bu dediğine şaşırmıştım. Teklifimi kabul etmesini hiç beklemiyordum açıkçası. "Bir anda fikrini neden değiştirdin?"
Koltuğuna yayıldı ve gözlerini kısarak bana bakmaya devam etti. "Sana fikrimi hiç söylemedim."
Ben işbirliği teklif ettikten sonra bana hiçbir şey söylememişti gerçekten. Sadece emniyete gideceğimizi söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAYI
Teen FictionSavcı Arhan, şehirdeki en zorlu davalardan biriyle karşı karşıyaydı. Organize suçlarla mücadele eden birimde çalışan deneyimli bir savcı olarak, bu dava onun kariyerinin dönüm noktası olabilirdi. Ancak, delilleri toplamak için gereken iç bilgilere e...