14. Bölüm AĞRI EFSANELERİ

409 13 3
                                    

Efsanelerden söz açılmışken ilginizi çekecek diğer efsaneleride sizinle paylaşmak istedim

TAŞKIN BABA

1V.Murad, İran Seferi dönüşünde ordusu ile birlikte Patnos yakınlarında konaklamıştır. Karşıda tüm heybetiyle duran Süphan dağı dikatini çekmektedir; ikide-bir gözleri bu dağa takılır. Merakını gidermek için,dağ hakkında çeşitli bilgiler alır. Çevresindekiler, Süphanın yabani hayvanlarla dolu olduğunu söylerler.Padişah, canının geyik yoğurdu istediğini bildirir. Kim suphan dağındaki geyiklerin sütünden yapılmış yoğurt getirirse her isteğinin karşılanacağı sözü verilir. Hemen araştırma yapılır. Bu işi çevrede tanınan Taşkın Baba’nın başarabileceği kanaatine varılır. Taşkın Baba emri alır almaz, Süphan Dağı’na çıkar; Geyiklerden süt sağıp yoğurt yapar. İstenen yoğurdu Sultan Murad’a vermek için yola koyulur.

Sultan Murad yoğurt getirme işinin mümkün olmayacağını düşünerek,orduyu hareket ettirmiş, murat nehrinin batı yakasına geçmiştir .Seyyar köprüler sökülmüş yakınlarda başka köprü ve geçit kalmamıştır. Murat azgın ve coşkun… Fil dahi geçmeye çalışsa vurup devirecek. Ama Taşkın Baba verdiği sözü yerine getirmek ve Sultan’a ulaşmak arzusunda… Taşkın Baba sanki düz bir yolda yürüyormuş gibi murat nehrinin üzerine basarak karşıya geçmek ister. Bunu gören lV.Murat, heyecanlanıp;

– Gelme, gelme !.. Su coşkun, seni bir köpük gibi alır götürür, boğulur gidersin, diye bağırır.

Taşkın Baba suyu yara yara hem yürür,hem karşılık verir:

– Hünkarım, meraklanma. Su coşkunsa, gelen de Taşkın’dır…

Ve Taşkın Baba karşıya geçip yoğurdu Sultan Murad’a sunar. O kocaman azgın nehri, küçük bir dereyi geçer gibi çıkagelen bu adam karşısında, askerler ve Sultan dona kalmıştır. Sultan Murad çok memnun olur. Ona :

– Dile benden, dileğin nedir? Der.

Taşkın Baba, şimdimi taşkın köyünün bulunduğu yerin kendisine verilmesini ister. İsteği yerine getirilir. Oraya yerleşir. Ölünceye kadar burada yaşar. Bu köye de “Taşkın” adı verilir.

   Bir diğer efsanemizde şöyle;

NUH’UN GEMİSİ

İlimiz, adını Ağrı dağlarından alır. Bu dağlara “Eğri” dağları da derler. Doğu Anadolu’da, Erzurum – Kars yaylasını Murat havzasın dan ayıran Karasu – Aras dağlarının doğu ucunda, kartal yuvası gibi dimdik iki dağ: Büyük Ağrı, Küçük Ağrı.. Bu iki dağ için çeşitli efsaneler söylenegelmiş, bunlar kutsal kitaplara kadar girmiştir.

Ağrı dağları asil şöhretini Kutsal kitaplarda geçen Tufan olayın dan almıştır. Şöyle ki: Tek Tanrı’ya inanan ve O’na iman eden Nuh Peygamber zamanında, insanlar doğru yoldan eğri yola sapmış, düzen bozulmuş, Tanrı’ya isyan etmişlerdi. Tanrı, bunları cezalandırmayı kararlaştırdı. Peygamber Hazret-i Nuh’a bir gemi yapmasını ilahi bir emir olarak bildirdi. Gemi üç yüz adım boyunda, elli adım eninde ve otuz adım yükseklikte olacaktı. Nuh Peygamber gemisini yaparken, herkes onunla alay ediyor, başlarına gelecek felakete bir türlü inanmıyorlardı. Derken geminin yapımı bitti. Nuh Peygamber, ilahi emir gereğince, yer yüzün de bulunan bütün canlılardan, erkek-dişi birer çift gemisine aldı. Yeteri kadar yiyecek yükledi. Sonunda da ailesi ve iman eden bazı yakınlarını yanına alarak gemiye girdi. Oğullarından birisi “Tufan olursa, ben bir dağa sığınırım” diyerek gemiye binmedi. Bu sırada gök delindi. Kırk gün, kırk gece yağmur yağmış, görülmemiş bir tufan, dağları, taşları denizlerle birleştirmişti. Tanrı’nın gazabına uğrayan insanlar yok olmuş, yalnız gemidekiler sağ kalmışlardı. Nuh’un gemisi, yüz elli gün sularda yüzdü, durdu. Yine il bir emirle sular çekilmeğe başladı. Gemi, Ağrı dağlarının Cudi tepesine oturdu. Nuh Peygamber, pencereyi açarak bir güvercin saldı. Güvercin, konacak yer bulamayarak geri döndü. Yedi gün sonra, güvercini yeniden saldı. Güvercin bu kez ağzında bir zeytin dalıyla gemiye döndü. Sular çekilmişti. Gemisinden çıkarak Ağrı dağlarının eteklerinde bir köy kurdu. İnsanlar, canlılarla birlikte yeniden çoğaldılar.

Sümerlerin Gılgamış destanlarında da geçen ve bütün dünyaca bili nen bu efsaneyi gerçekleştirmek için bilginler, yıllardan beri, Ağrı dağlarında Nuh’un gemisinin kalıntılarını arayıp durmuşlardır.

‘Tufan efsanesi burada biter ama, Doğu Anadolu’da daha başka söylentiler de vardır. Derler ki, suların çekilmeğe başladığı günlerde, Nuh’un gemisi ansızın, şiddetli bir sarsıntı ile allak – bullak olur. Gemi bir dağın sivri tepesine çarpmıştır. Gemidekiler korkudan:

– Suphanallah…

Derler. Dağın adı “Süphandağı” olur. Gemi, bu tehlikeyi atlattıktan sonra, kuzeye dümen kırar, bir tepeye daha çarpar. Nuh Peygamber:

– Allahü Ekber

Diyerek bu tehlikeyi de savar. Bu dağa da “Allahuekber Dağı” derler. Derken, bir süre sonra, sular çekilir. Gemi bir büyük dağın sivri tepeleri üzerine oturur. Uğraşır uğraşır, kurtaramazlar. 0 zaman hep bir ağızdan:

– Ne ağır dağ derler.

Dağa “Ağır Dağ” adı verilir, bu ad sonradan “Ağrı dağı” olur.

Berdel Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin