0.3

49 7 35
                                    

Allah'ım kitabımı biri okudu

Bu arada çok iyi bir şeymiş ya bu kitap yazma olayı

Güzel yorumlar gelince mutlu oluyorsun falan

Tavsiye ediorm

_________________________________________

Sevdiğin çocukla yaşanan olaydan sonra eve giderken suratında aptal bir sırıtış oluşuyor. Annen genelde ev mutlu gelince seni sorguya çektiğinden hemen kendine çeki düzen verip eve giriyorsun. Hafta sonu olduğundan arkadaşlarına anlatmak için pazartesiyi bekliyorsun. Pazartesi olup olanları arkadaşlarına anlattığında seni hemen çocukla evlendirme planlarına başlıyorlar. Öhm- Bir dakika burası böyle olmayacak. Pazartesiden devam =>>

Pazartesi olduğunda arkadaşlarına anlatıyorsun. Genelde erkek kardeşin veya baban kuzenin vs. başka erkek tanıdığın olmadığı için arkadaş çevren de şaşırıyorlar. Hemen sevdiğin çocuğun sana karşı bir şeyler beslediğini söylüyorlar ama sen bir sonuca varmak için erken olduğunu söylüyorsun.

Birkaç hafta öncesine kadar sevdiğin çocukla baya yakınlaşıyorsunuz. O senin hakkında çoğu şeyi bilirken sen onun hakkında tek düze bilgiler biliyorsun. (Bu terslikte bir iş var ama hadi hayırlısı.)Ve sen her hafta sevdiğin çocukla yaşadığın olayları konuştuklarınızı arkadaşlarına anlatıyorsun. Arkadaşlarına sevdiğin çocuğun dış görünüşünü anlatsan da görmek gibi olmuyor.

Arkadaşlarından değişik değişik fikirler çıkıyor. Hatta bir ara onlar annemmiş gibi beni arayıp çocuğu görmeyi bile düşünmüşlerdi. Bir gün okulda matematik dersinde sıkılıp kafanı sıraya yaslarken yine aklına sevdiğin çocuk gelince ister istemez tebessüm ediyorsun. Ve o an aklında bir şimşek çakıyor ve arkadaşlarına not yolluyorsun;

"Benim kursuma gelin."

Arkadaş grubunuz zaten küçük bir şey olduğu için cevap gelmesi uzun sürmüyor. Diğer ikisi gelemese de kalan diğer arkadaşın geliyor. Çıkış saatine kadar kütüphanede olan arkadaşına gelmesini söylüyorsun. Ve sevdiğin çocuk geldiğinde sana mesaj atmasını söylüyorsun. Telefonun sessizde olduğu için duymuyorsun. Arkadaşın geldiği için kantinden gofret almıştın. Öğretmeniniz çıkabileceğinizi söylediğinde her ne kadar yanına az eşya almış olsan da çok uyuşuk bir kızdın. Zaten sınıftan birkaç saniye geç çıktığın için pat diye kapıdan çıkınca sevdiğin çocuğu görmüyorsun. Ama arkadaşın sınıfın tam karşısında olduğu için hemen yanına gidiyorsun. Bi' bakıyorsun Arkadaşın gelemeyen arkadaşlarından birini aramış. (Benim sevdiğim varlığın saçları uzun olduğu için ona at kuyruk diyo şerefsizz.)Sonra aşağı indiğinizde sevdiğin çocuğu koridorda durduğunu ama ne tenis masasın gidiyor ne de sınıfa çıkıyor. Öyle durmuş bir şeylere bakıyor. Biz arkadaşımla tenis oynamaya karar verince o da tenis masasına ilerlemeye başlıyor.(Anlamadık sanki.)Beceriksiz arkadaşın tenis oynamayı bilmediği için sen sevdiğin çocukla beraber oynuyorsun. Tamam, mükemmel oynamıyorsun ama o gün daha bir kötü oynuyordun. O sırada da arkadaşın senin rezilliklerini çekme bahanesiyle sizi çekiyordu.

"Ama ben böyle utanırım kamera karşısında."

Söylediği şey üzerine sen hafifçe tebessüm ederken arkadaşın anırma derecesine geliyor. Sen her topa vuruşunda kazanmak için atıyorsun ama neredeyse hiçbiri sayı olmayınca hem sinir hem de utançla sevdiğin çocuğa görüşürüz deyip arkadaşınla yaka paça kurstan çıkıyorsunuz.

Sen biraz sakinleşince sevdiğin çocuğun gözlerine iltifat edeceğini söylüyorsun. O an arkadaşından gelen bir cesaretle tenis masasının orada bulunan camın yanına gidiyorsun. Cama tıklayıp saklanıyorsun. Bunu birkaç kere yapıyorsun. Sevdiğin çocuk bundan bıkmış olacak ki en son tıkladığında dönmüyor. Sonra onun adını seslenince hemen arkasını dönüyor. Ama sayı kaybediyor. Sonra sen ona gözlerin çok güzel diyorsun. Arada cam olduğu için anlamıyor bir kere daha söylüyorsun ama yine anlamayınca çocuk cama bir şeyler yaptıktan sonra camı açıyor.

"Eee, biz niye o kadar uğraştık? Açılıyormuş bu. Sen ne diyecektin?"

O an vazgeçmeyi düşünüyorsun ama arkadaşına baktığında karşılaştığın beklenti dolu gözleri görünce bundan vazgeçiyorsun ve;

"Gözlerin çok güzel yaa senin."

Evet, pat diye söylüyorsun. Ne sesin titriyor ne de kekeliyorsun. Sesin beklediğinden daha iyi çıkınca kendinle gurur duyuyorsun. Sevdiğin çocuk ise bir şeyler söylüyor. Ama az önce yaptığın şeyden dolayı onu duyamıyorsun. Sonra sevdiğin çocuğa biraz yaklaşıp;

"Yaklaş bakayım, gözlerin ne renk senin?"

Zaten hızlanan kalbin sanki daha da hızlanabilirmiş gibi maraton koşmaya başlıyor.

"Yeşil."

Akşam saatleri olduğu için sizin konuştuğunuz cama güneş vuruyor. O yeşil diyor ama sen gözlerini çok net ve yakından görüyorsun. Alt katmanı mavimsi bir tonda ama içlere doğru belirgin olan bir sarı renk görüyorsun. Sonra aniden uzaklaşıp. Tekrardan görüşürüz deyince o da sana veda edip göz kırpıyor. Arkadaşını yeniden peşinden sürüklüyorsun. Kurstan uzaklaştıktan sonra arkadaşına titreyen ellerini gösteriyorsun. Sanki saatlerce koşmuşsun gibi nefes nefesesin. Biraz sakinleştikten sonra arkadaşının imalı sırıtışı ve olanlar hakkındaki konuşmanızla eve doğru gidiyorsunuz.

_________________________________________

Eveeet benim sevdiğimle anılarım bitti

Yine olursa yazarım

Ayh yazarken bile tekrar yaşıyormuşum gibi heyecanlandım

Bir sonraki bölümlerde genelde kurgu üzerine gideceğim

Her zaman aşk olmayabilir

Belki katil oluruz öyle psikopat fikirlerim var

Maral Atmacanın yazdığı 10.000 üzeri kelimelik bölümden sonra benim 687 kelimelik bölümün ortama giriş B)

♛·.¸¸.·'Düşünsene'·.¸¸.♛Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin