''Son kez soruyorum neden oradaydın?''
Charles sinirden delirmek üzereydi tekrar boynunu kaşımak istedi ama masaya sabitlenen kelepçe ellerini bırakmamıştı ''Dedim ya arkadaşlarımla eğlenmeye gitmiştim diye. Mezuniyet günümüzdü ve kutlamak istemiştik''. Karşısındaki adam tek eli belinde diğeriyle yüzünü sıvazlayıp iki tarafa gidip geldi
''Kızın tırnağında senin DNA'n var. Kaçacak hiçbir yerin yok çocuk, en iyi yol itiraf et''
''Ön sevişmeyi bilecek yaştasınız bence Komiser. Kulüp içerisinde kameralar var ortalık alanda işimi hallettim, isterseniz bakın''
Charles üzerindeki özgüvenle sandalyeye yayılarak oturdu ve karşısındaki adamın sol göğsünde yazan ismi okudu ''Carlos Sainz, sherif ek komiser. Azdım polis bey 2 gün daha tutuklu kalabilir miyim?'' demesiyle Carlos ciddi ifadeyle oturup karşısındaki çocuğu izlemeye başladı. Beyaz kazağı, kumral saçları, bebeksi yüzü ve yeşil gözleri sanki ben suçsuzum diye bağırıyor gibiydi ama son dönemlerdeki çoğu cinayet 17 ve 20 yaş aralığındaki veletlerin yaptığını bildiği için içindeki şüphe bir türlü dinmiyordu. Charles 19 yaşındaydı ve o kulüpte baş şüphelilerdendi.
Elinde DNA dışında hiçbir delili olmayan Carlos ayağa kalktı ve Charles'in bileğindeki kelepçeyi çözmesyle hemen ovuşturdu Charles bileğini, adam baktığında çocuğun eli bayağı morarmıştı.
''Charles Leclerc, şimdi seni serbest bırakıyorum ama her adımından haberim olacak. Ayağını denk al derim'' deyip çıktı ve kapının önündeki görevli polise tayin etmeye başladı''O gece kulübündeki tüm kamera kayıtlarını bana getiriyorsunuz özellikle Leclerc'in olduğu bölümleri bizzat bana teslim edeceksiniz. Anlaşıldı mı?''
''Anlaşıldı savcım''
Halla bileklerini ovuşturan Charles içeriden çıktı ''Eee kim benim peşimde olacak hanginiz?''.
Görevli polis ve Carlos birbirlerine baktılar ve Carlos kafasıyla yanındakinin gitmesini söyleyip elleri cebinde Charles'e doğru adımladı ''Ben geleyim ister misin?''Charles elini çenesine koyup adamı baştan aşağı süzdü ''Tch olmaz yanına bir tane daha yakışıklı birini al öyle daha zevkli''
Carlos başını kaldırıp sabır çekti ''Bana bak çocuk senle uğraşacak vaktim yok benim. Babacığını ara gelip alsın seni''
''Babam yok benim''
Tam gidiyor olan Carlos dönüp çocuğa baktı ''Anneni ara o zaman?''
''Annem İtalyada''
''Sen kafamı buluyorsun benimle?''
''Yioo ne alaka soru soruyorsun cevap veriyorum''
Charles camdan dışarı baktı Los Angeles'İn o kadar güzel yerleri varken ormanlığın içinde bir karakola getirilmişti ama yinede korkak görünecek hali yoktu ve ellerini cebine sokarak çıkışa ilerledi. Arkasındaki adamı görebilmek için yanlara bakmış gibi yaptı ve gülümsedi çünkü hala bıraktığı yerde kendisine bakıyordu Carlos.
''Leclerc bekle''
''No canım giderim kendim''
''Rica değil emir''
Carlos diğer tarafa gitmesiyle odasına gittiğini tahmin edebiliyordu Charles. Etraf soğuk olduğu için kazak kollarını parmak uçlarına kadar çekip yerinde kıpırdanmaya başladı. Ne telefonu ne de arabası vardı yanında o yüzden gidemiyordu hem arabası olsa bile Charles asla karanlık yola giremezdi tek başına.
Üstünü giymiş koşarak gelen Carlos'a bakıp sahteden gülümsedi ve mesafeli bir şekilde birlikte karakoldan çıktılar. Farları açılan arabanın ön koltuğuna oturdu Charles, Carlos da sürücü koltuğuna yerleşmişti
''Madem serbest bırakacaksınız neden gecenin körüne kadar uzattınız?''
''......''
''Yhani insan azıcık düşünür. Bu çocuğun elinde bi bok yok nasıl bırakırız gece gece.''
''.........''
''Kendim gitseydim ve ya beni biri kaçırıp işkence etseydi?''
''..........''
''İnternette neler görüyorum ben haberin var mı? gerçi sen savcısın benden daha iyi bilmen gerek.''
''..........''
''Ya kime diyorum ben??''
Carlos suskunlupunu koruyarak Charles'e baktı. O an yüzünün yarısına vuran ay ışığıyla öyle çekici gelmişti ki Charles'İn gözüne, konuşmak için açtığı ağzını geri kapattı.
''Pekala konuşmayacaksın. Ben konuşurum şimdi sen beni eve bırakırsan arkadaşlarım da evde olmayacak''
''Charles yol karanlık biliyorum korkuyorsun ama ben buradayım tamam mı korkmanı gerektirecek herhangi bir şey yok. Sadece sus merkeze ulaşmamıza az kaldı!''
Charles ağına tıkılan cümleyle susup yerine çömeldi ve önünde birleştirdiği ellerine bakmaya devam etti. Küçükken kardeşleri şaka yapmak için piknikteyken kapkaranlık ormanın içine götürüp oraya bırakıp kaçmışlardı Charles'i, hiç komik olmayan bu şaka Charles de travma yaratmıştı ve o zamandan beri ormanın aydınlık haline bir giremiyordu tekken.
Carlos'un dediği gibi çok geçmeden o ışıltılı şehrin içine giriş yaptılar. Charles camdan dışarıya bakabildiği için çok mutluydu. Ama kafasına gelen soruyla yanındaki adama baktı ''Adresimi sormadın''
''Biliyorum''
''Nereden?''
''Ben polisim çocuk unutuyorsun''
''Bana çocuk demeyi kes 19 yaşında bir adamım hem sen kaç yaşındasın da böyle konuşuyorsun?''
''28''
''...... peki iyi geceler. Bir daha görüşmemek üzere''
Charles duran arabanın kapısını açıp indi
''Daha çok görüşeceğiz Leclerc üzgünüm'' deyip gaza basarak hızlıca uzaklaştı Carlos ve onun arkasından bakakalan Charles offladı ''Sınavlarla mı uğraşayım yoksa polislerle mi anlamıyorum''
'Yakışıklıydı'
''Sus,sus''
'Ya itiraf et yakışıklıydı'
''Hiçte bile. Esmerdi bi kere ben esmerlerden hoşlanmıyorum''
'Kirli sakalları, keskin çenesi, kaslı kolları of of''
''Orospucocuğu''
'Ayıp lan insan kendi iç sesine böyle der mi?'
Charles ileriki günerde olacaklardan habersiz odasına girip üzerini bile değiştirmeden yatağına attı kendini ve gözlerini kapattı. ''İyi geceler baba''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUÇSUZ // CHARLOS B&B
Short StoryHiç beklmediği anda ellerine kelepçe vurulup savcının karşısına oturtulan Charles şaşkınlık içerisinde karşısındaki adama baktı ''Suçsuzları yakalayacak kadar beceriksizsin yani?'' demesiyle boğazına dolanan eller sırıtmasına sebep oldu ''Ne o canın...