2.Mavi Av.

8 0 0
                                    


Medya: Devrim Korkuter.



"Sonsuzluk, şimdi derin bir okyanusta umudu aramak gibiydi."



&
Bir denizkabuğu olduğunuzu düşünün. Okyanus gözünüzde ne kadar büyük olursa olsun, yinede tek yaşam alanınızın orası olduğunu biliyorsunuz. Kayalara çarpıp, sonunda kumsallara sürüklendiğinizde ise çoktan güzelliğiniz ölmüş demektir. Çünkü deniz kabuğu sadece okyanuslarda ve parlak mavi sularda güzeldir aslında.

Biz insanoğlu ise ait olduğumuz yerlerde kendimiz gibiyizdir. Güzel oluşumuz oradan gelir. Tıpkı her canlı ve cansız varlıklar gibi.

Peki ya ait olmadığınızı düşündüğünüz bir yerde sürüyorsa yaşamınız? O zaman ne yapmalı insanoğlu?

Sahi dünya üzerinde ait olduğumuz bir yer var mıydı gerçekten veyahut bu bizlerin hissettiği saçmalıktan mı ibaretti?

Zihnimde ardı arkası kesilmeyen ve tıpkı bovling labutları gibi ard arda dizilmiş soruları bir kenara bırakarak oturduğum yarı kırık sandalyeden ayaklandım ve dar mutfağa geçiş yaptım.

Hızlıca eskimiş dolaptan çıkardığım kahve ile günün 3.kahvesini kısa sürede hazırlayarak yeniden salona adımladım. Oysaki daha sabahın erken saatleriydi ve ben nikotin kotamı çoktan doldurmuştum.

Ev iki oda bir mutfaktan oluşuyordu. Abimle birlikte ailemizden yadigâr kalan bu ev, sanki daha önce yaşamadığım bir evden farksızdı.

Soğuktu ve hiç ışık yoktu. Geriye sadece anılar kalmıştı ve onlarda bir kum saati misali hızla tükeniyordu.

Salonda babamın annem için borçlanarak aldığı kiremit koltuk takımı, tam karşısında duvara sabitlenmiş televizyon ve biraz ileride ahşap bir yemek masası ve takımı vardı.

Ev eski değildi fakat yeni hiç değildi. Olsa bile artık bunlar benim umrumda olmayan şeylerdi.

Yalnızdım...

Başımın üzerinde bir çatı vardı fakat ben evsizdim.

Dün gece sersem bir şekilde eve dönmüştüm. Oysaki sadece bir yudum içtiğim içkinin bana bu kadar zarar vereceği olağanüstü bir şey olmaktan öteye gitmemişti.

Daha bir yudum alkole dayanamayan bir kızdım ben ve tüm bunlara nasıl dayanacaktım?

Plansız, programsız ve düz bir şekilde ilerliyordum.

Çalan zil sesi ile birlikte elimdeki kahveyi masaya bırakarak dış kapıya yaklaştım. Kapının deliğinden bakınca tanıdık suret nedeniyle tereddüt etmeden ahşap kapıyı açtım.

Kır saçları, uzun boyu ve kırışmış göz kenarları ile tam olarak babamın kopyası bu adam, amcamdan başkası değildi.

"Hoşgeldin amca."

"Hoşbulduk kızım." diyerek üzerindeki gri ceketini çıkarıp partmantoya astı ve yolu bildiği üzere direk olarak salona geçip küçük koltukta oturdu.

Ellerini başına koyarak sıvazlamaya başladı.

"Amca iyi misin, aç mısın?" Yorgun gözleri anında bana döndü.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 18 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kırık Pusula Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin