Bölümü erken atmak istiyordum ama bir türlü fırsat bulamadım yazmayaa
Atmayıp atmayıp sınav haftasında bölüm atmam peki jdhdhdhdh
Sınav haftasında bölüm atmayanda ne bilim yani dbhdhdhhdhdh
Yanlız geçen yazdığım bölümlere bir bakayım dedim acayip boş yazıyormuşum onu anladım
Bana çok sıkıcı geliyor ya (içses; acaba ilerde neler olucağı konusunda herşeyi bildiğin için olabilir mi?)
Bazenleri yazmasam mı acaba bile diyorum
Neyse yine boş yaptım bölüme geçelim iyi okumalarr
****
En son Can olayların şokunu kaldıramayıp bayıldıktan sonra eve gelmiştik.
Şimdi ise retro renklerinde döşenmiş olan oturma odasında oturuyorduk. Sanırım gerçekten geçmişteydik.
Can bir koltukta boylu boyuna uzanmışken ayak ucunde Selim oturuyordu. Ben ve Selin bir koltukta oturuyorduk, karşımızda ise Sultan abla ve Deniz tekli koltuklarda Fatih'te yerdeki minderlerin birinde oturuyordu.
Hepimiz oturmuş sessizce öylece birbirimize bakıyorduk. Ortamdaki gerginliği metrelerce öteden biri bile fark edebilirdi.
Biz öylece otururken Can'ın hareketlendiğini gördüm. Yavaş yavaş kendine geliyordu.
Can yerinde doğrulup etrafa şaşkın bakışlar attı. İrislerini herkesin üzerinde tek tek gezdirdi. Sonrada kaşlarını çattı ve anlamsız gözlerle bize bakmaya başladı. Hafızasını mı kaybetmişti acaba?
"Noldu ya bana?" Dedi en sonunda. Deniz ise Can'ın sorusuna net bir cevap verdi.
"Bayıldın."
Can, Deniz'in bu cevabına göz devirerek, "Sağ ol, çok açıklayıcı oldu cidden," dedi.
Ortam yine sessizleşirken Fatih artık sıkılmış olucak ki oflayıp konuşmaya başladı. "Artık şu konuya bir açıklık getirsekte bu gergin ortamı bir dağıtsak he?" Diye sordu. Ne yalan söyliyim doğru söylüyor çocuk.
"Evet çocuklar şimdi olayın aslını bana anlatır mısınız? Neden iki bin yirmi dört yılındayız diyorsunuz öncelikle?" Dedi Sultan abla.
"E, çünkü iki bin yirmi dört yılındayız." Dedi Can. Haklı.
"Acaba geçmişe mi ışınlandık?" Dedi Selin ama daha çok kendi kendine konuşur bir hali vardı.
Selim ve Can buna gülmeye başladı. Aslında şu durumda olanaklı bir seçenekti. Yani neden olmasın?
Ben sessizce yerimde oturup olanakları düşünürken üzerimde bir çift göz hissetmemle kafamı kaldırdım. Deniz bana bakıyordu. Deniz'in gözlerine bakınca çok tanıdık bir duyguyla karşılaşmıştım. Adı yoktu bu duygunun. Tamamen yaşanarak anlanırdı.
Sorgu dolu gözlerle ona bakınca gözlerini kaçırdı. Bir şey demek istiyormuş ama diyemiyormuş gibi bir ifadesi vardı.
Ben Deniz'e bakarken Fatih'in heyecan dolu sesiyle ona döndüm. "Acaba gerçekten öyle olabilir mi?"
"Yok daha neler oğlum," dedi Sultan abla da. Sünger Bob'un denizin altında mangal yapması normal de bu niye anormal?
En sonunda sessizliğimi bozarak ben konuşmaya başladım, "Olabilir aslında, niye olmasın ki? Hem öyle olmasa bile bunun başka ne gibi bir açıklaması olabilir?" Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çağ Altındakiler
Novela JuvenilOkulun bahçesinden çıktıktan sonra çantamdan kulaklığımı çıkarıp telefona takıp müzik açtım. Lise sona gidiyordum ve bugün okulun son günüydü, ara tatile girmiştik. Normalde, yani okula gittiğim günler okul çıkışı çalışmaya giderdim tatilleri ise ta...