Hayalini Yaşarken Kaçmak

46 14 1
                                    

Sabahın güneşi Can'ın yüzüne çarpıyordu; Can için uyanma vakti gelmişti. Gözlerini araladı ve dışarı bakmaya başladı, aslında uyku sersemiydi. Etrafına bakınca odanın dağılmış olduğunu görünce, bıkmış bir şekilde söylenerek yataktan kalktı ve etrafı toplamaya başladı. Ama bir işle uğraşırken şarkı dinlemeyi seviyordu; telefonu aldı ve Spotify'dan "Manuş Baba - Eteği Belinde" şarkısını açtı. Odayı toparlamayı en sonunda bitirdi; tek isteği güzel bir duştu. Pijamalarını çıkartıp ılık suyunu hazır etmişti; aslında bu günü eksiksiz başlatıyordu.

Can duştan çıkarken telefonu çalmaya başlamıştı ve bir anda "Sabah mesaisi başladı mı?" diyerek kendi kendine gülüyordu. Bal rengi gözleri güneşin ışığı ile parlıyordu. Telefona uzanarak kimin aradığını kontrol etti; arayan Cenk'ti.

Telefonu açıp hoparlöre aldı. "Efendim kardeşim," dedi.

Cenk, "Günaydın kardeşim, proje nasıl gidiyor, yetiştirebilecek misin?" diye sordu.

Can, "Sana da günaydın. Projenin yetişmeme gibi bir olasılığı var mıydı ki?" yanıtını verdi.

Cenk gülerek, "Senden beklendiği gibi rahatsın," dedi.

Can dışarı bakıyordu ve gülümsüyordu. "Duştan çıktım kardeşim, sonra arasan olmaz mı?"

Cenk alay ederek, "Bornozunla bir fotoğrafın gelir mi?" dedi.

Can gülerek bağırıyordu, "Telefonu kapatmasan göreceklerini unutamayacaksın!"

Cenk, "Tamam, tamam. Dikkat et kendine, görüşürüz," dedi.

Can, "Hadi görüşürüz," diye yanıtladı.

Can siyah gömleğine baktı ve bu günde böyle olsun diye düşünerek altına siyah keten pantolon giymişti. Boyu uzun olduğu için ve spor yapan bir genç olarak kıyafetleri çok uyumluydu; esmer cildi sırıtmıyordu.

Can, gümüş kolyesi ve saatini takmıştı. Dışarı çıkmak için hazırdı ama bilgisayar eşyalarını hazırlamamıştı ki "Oofff!" diye sızlandı. Bilgisayar çantasını hazırlayıp aşağı inmişti ve motoruna atladı; simsiyah, kırmızı sedef kaplı bir Yamaha R7'si vardı. Çarşıya gelince yeni bir kafe gördü; ismi garipti, Oak-Tree idi. İnsanların sessiz ve huzur içinde rahat olmaları hoşuna gitmişti. Motorun egzozunu rahatsızlık vermemek için boşa alıp itekleyerek kafenin önüne gelmişti. Motoru park ettikten sonra içeri bakındı.

Üst katının olduğunu görünce oraya çıktı; kimseler yoktu ve rahattı. Bilgisayarını kurduktan sonra yazılım projesini açtı. Çoğu şirketin işine yarayabilecek kolay bir ağ bağlantısı üzerinden e-mail, konuşma, resim ve birçok kolay özelliğin yapılabileceği log kaydının sadece yöneticiye gideceği bir sistemdi. Can, ağın güvenliğini en sıkı hale getirmek için uğraşmaya başlamıştı. DDoS (internet saldırıları) gibi şeylerle sunucunun düşmemesi önemliydi.

Üst kata kızıl saçlı, şirin ve mutlu bir tebessüme sahip hanımefendi çıkmıştı; Can'ın dikkati dağılmıştı, sanki filmmiş gibi gelişini izliyordu ama bir anda gözünü kaçırıp bilgisayara bakmaya başladı.

Hanımefendi yanına gelerek, "Biraz gergin gibisiniz. Bir isteğiniz varsa getirebilirim," dedi.

Can şaşırmıştı ama bozuntuya vermeyerek gülümsemişti. "Sana zahmet olmayacaksa, Ice Mocha alabilir miyim?" diye sordu.

Hanımefendi gülümseyerek, "Tabii ki efendim, hemen getiriyorum," dedi.


Can dikkati dağılınca rahatlamış gibiydi. Sonra biraz daha yoğunlaşınca çoklu IP değiştirme sistemi ve yedeklemek için ikinci bir sunucu kurmuştu; böylece rahat olacaktı. Can, herkesin ne yaptığını görebilmesi için yetkileri ayarlayıp yöneticinin log (yaptığın işlemlerin kaydı) göndermesini ayarlamıştı.

Hayalini Yaşarken KaçmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin