Güneş, Can'ın evinin büyük pencerelerinden içeri sızarken, sabah ışıkları odayı yavaşça aydınlatıyordu. Efsun, Can'ın göğsüne yaslanarak derin bir uykuya dalmıştı; kızıl saçları, yastığa yayılmış ve yüzünde huzurlu bir ifade vardı. Can, gözlerini uykusuzlukla açtı ve yanında Efsun'un uyuduğunu görünce gülümsedi. İçinde bir sıcaklık hissetti, ama aynı zamanda bu durumu da tam anlamıyla kavrayamadı.
Bir süre sessizce onu izledikten sonra, Can hafifçe Efsun'un saçlarını okşadı ve alaycı bir sesle, "Biliyor musun, senin sabah kahvaltını hazırlamak zorundayım," dedi.
Efsun, gözlerini araladı ve uykulu bir sesle, "Kahvaltı mı? Uyanmak için en iyi neden bu olamaz," yanıtını verdi, fakat gülümsemesi, Can'ın söylediklerinin ona eğlenceli geldiğini belli ediyordu.
"Bir şef gibi hissediyorum!" dedi Can, kendine güvenle. "Ama mutfak benim için biraz belirsiz," diye ekledi, gülümsemesini gizlemeye çalışarak.
"Bunu çok iyi biliyorum," dedi Efsun, yüzünde hafif bir gülümsemeyle. "Senin yemek yapma yeteneğini görmek için sabırsızlanıyorum. Kendini tehlikeye atıp atmadığını görmek için burada kalacağım."
Can, Efsun'un bu şekilde alay etmesine gülmeden edemedi. "Yani bana yardım etmeyeceksin? Tamam, öyleyse kendi başıma yapacağım," dedi ve mutfağa doğru yola çıktı.
Efsun, Can'ın arkasından gelerek mutfaktaki karmaşayı izledi. "Aman Tanrım! Ne yapıyorsun?" diye bağırdı, Can'ın ocağı açmasına tanık olunca. "Hani şef olacaktın?"
Can, etrafa bakarak, "Sadece birkaç malzeme topluyorum, sonuçları göreceksin," dedi, ama mutfaktaki kargaşa ona pek yardımcı olmuyordu. "Bana güven!"
Efsun, gülümseyerek Can'a yaklaştı. "Güvenmek için daha çok tanımam lazım seni. Ama bu sabahki şeflik gösterini izlemek de eğlenceli olacak," dedi, bir yudum kahve alarak.
"Tanımak? Şu an sadece mutfakta seni tanıyorum. Ama daha çok şey öğrenmek istiyorum," dedi Can, Efsun'un gözlerine bakarak. İkisi de birbirlerine bağlılık hissediyor, ama aralarındaki ilişkiyi henüz tam olarak kavrayamıyorlardı.
"Eğer sen bu kahvaltıyı yapmaya devam edersen, sanırım seni çok iyi tanıyacağım," diye yanıtladı Efsun, bir kahkaha atarak.
Can, "Kahvaltı konusunda beni mahvedeceksin! Ama yine de, birlikte geçireceğimiz her an değerli," dedi. "Belki de seninle bu sabah kahvaltısı yaparken kendimi bulabilirim."
Efsun, Can'ın samimiyetine gülümseyerek karşılık verdi. "O zaman, hadi bakalım, şef! Başlayalım," dedi ve birlikte mutfakta kahvaltı hazırlamaya başladılar. Her ikisi de birbirlerini tanımaya başlarken, aralarındaki bağın güçlendiğini hissettiler.
Can mutfakta makarnayı kaynatmaya çalışırken, Efsun ona yardım ediyormuş gibi görünüp aslında sürekli alay ediyordu. "Beni düşündüğünde ne kadar tatlı bir şef olabilirsin! Ama şefim, bu makarnayı nasıl yapmayı planlıyorsun?" dedi gülerek.
"Ah, çok kolay! Önce makarnayı kaynatıyorum, sonra üzerine biraz sos ekleyip bekliyorum. Biraz tuz eklemeyi unutmam lazım," dedi Can, kaynayan suya bakarak. Efsun, "Bunu her zaman yapıyorsun, değil mi? Ama ya dün geceki olaylar hakkında konuşmazsak?" diye sordu, biraz ciddileşerek. "O adamlar gelir ve bize bir şey yaparlarsa?"
Can, makarnayı karıştırırken umursamaz bir tavırla, "Efsun, bu tür düşüncelerle kahvaltı yapamazsın. İnan bana, o adamlar şimdiye çoktan başka bir yere gitmiştir," dedi. "Makarna hazır olduğunda, bu korkularına biraz ara vermelisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalini Yaşarken Kaçmak
General Fiction"Hayalini Yaşarken Kaçmak" Yeni modern, tükenmişlik ve hayal dünyasını anlat konuları hız kesmeden devam eden Başrolde Can ve Efsun İsimli karakterlerimizin olduğu yaşantısıdır "Hayalini Yaşarken Kaçmak" Adlı kitabımı çok düşündüm ve biraz gerçekl...