Can, omzundaki sargılara bakarak içten içe söylenmeye devam ederken, gözleri bir an kapıya kaydı. Efsun'un ne zaman geleceğini düşündü; içinde hafif bir gerginlik vardı ama aynı zamanda bu düşünce ona bir rahatlama da getiriyordu. Yara acısı ara ara zonkluyor, hareket etmeye çalıştıkça kendini zorladığını hissediyordu.
Bir süre sonra, zil çaldı. Efsun sonunda gelmişti. Can, derin bir nefes alarak kendini toparladı. Kapı açıldığında Efsun, endişeli bakışlarıyla içeri girdi.
"Can! Neler oldu? Telefonda ciddi bir şey var gibiydi," dedi, gözleri hemen Can'ın omzundaki sargılara kayarak. Yüzündeki endişe apaçık belliydi.
Can, hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Korkma, o kadar da kötü değil," dedi ama yüzünde acı dolu bir ifade vardı.
Efsun, ona yaklaşıp omzundaki bandajları incelerken kaşlarını çattı. "Bana doğruyu söyle, Can. Neden böyle bir hale geldin? Başına ne geldi?" diye sordu, sesindeki endişe hâlâ geçmemişti.
Can, bir an duraksayıp düşündü. Anlatması gereken çok şey vardı, ama hepsini bir anda söylemek istemedi. "Biraz karışık işler... Ama senin burada olman yeter. Yardımına ihtiyacım vardı," dedi, bu sefer gözlerinin içine bakarak.
Efsun, başını hafifçe sallayarak derin bir nefes aldı. "Peki... Şu an nasıl yardımcı olabilirim? Bir şey lazım mı?"
Can gülümseyip başını salladı. "Şu an sadece yanında olmana ihtiyacım var," diye mırıldandı, omzundaki acıyı unutmuş gibi. Efsun, hafif bir tebessümle ona bakarak yanına oturdu, içindeki endişenin yerini biraz da olsa rahatlama aldı.
Efsun, Can'ın yanına oturup bir süre sessizce yüzüne baktı. Ona öyle yakınken, Can'ın gözlerindeki yorgunluğu, omzundaki yaraya rağmen içinde saklamaya çalıştığı derin acıyı fark etti. Elini hafifçe Can'ın sağ elinin üzerine koydu ve başını yana eğerek ona biraz daha yaklaştı."Can, bir şeyleri saklamaktan yorulmadın mı?" diye fısıldadı Efsun. "Beni buraya çağırdın ama hâlâ tam olarak ne yaşadığını, neden bu durumda olduğunu söylemiyorsun."
Can derin bir nefes aldı, gözlerini ondan kaçırmaya çalışarak. "Sana her şeyi anlatmak o kadar kolay değil, Efsun. Senin bu dünyadan, bu dertlerden uzak kalmanı istiyorum aslında. Ama... bilmiyorum, belki de yanında biri olsun istiyorum," dedi, sesi yavaşça titreyerek.
Efsun'un elindeki sıcaklık Can'a bir güven verdi; onun orada, yanında olması gerçekten içini rahatlatmıştı. "Beni korumaya çalıştığını biliyorum," dedi Efsun, gözlerinde bir şefkatle. "Ama burada olmamın bir sebebi var, sen istemesen de senin yanında olmayı seçiyorum, Can. Yaralarınla birlikte, zor günlerinle birlikte..."
Can, Efsun'un bu sözleri karşısında bir an donakaldı. Hiç kimseye bu kadar ihtiyaç duyduğunu hissetmemişti uzun zamandır. Yavaşça Efsun'a doğru döndü, bakışları yumuşak ve derindi. "Biliyor musun," dedi, sesi alçak ama duyguyla dolu, "Yaralarım beni güçsüz yapmıyor, ama yalnız olduğumda ağır geliyor. Senin burada olman... o yükü hafifletiyor. Bu yüzden sana ihtiyacım var, belki de düşündüğümden daha fazla."
Efsun, Can'ın bu içten itirafı karşısında gözlerini kırpıştırdı, bir süre ne diyeceğini bilemedi. Sonra hafifçe gülümseyip elini Can'ın yanaklarına götürdü. "İstediğin her an yanındayım. Bu yaralar... beraber sararız. Sana söz veriyorum," dedi, sesi yumuşak ve sevgi doluydu.
Bir an ikisi de sessiz kaldı, ama o anın yoğunluğu, duygularını sözlerden daha güçlü bir şekilde anlatıyordu. Gözleri birbirine kenetlenmişken, Can derin bir nefes aldı ve Efsun'a doğru eğildi. "Belki de, hayatımda eksik olan şey sensin," diye fısıldadı, kendini ona tamamen açarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalini Yaşarken Kaçmak
General Fiction"Hayalini Yaşarken Kaçmak" Yeni modern, tükenmişlik ve hayal dünyasını anlat konuları hız kesmeden devam eden Başrolde Can ve Efsun İsimli karakterlerimizin olduğu yaşantısıdır "Hayalini Yaşarken Kaçmak" Adlı kitabımı çok düşündüm ve biraz gerçekl...