Stüdyadaydık. Mert'in albümde yer alma fikrini kabul etmiştim ve kayıt alınacağı gün gelmişti. Sabah erkenden beni motoruyla alıp bu ufak ama iş gören yere getirmişti. Motora ilk başta binmeyi reddetsem de başka çarem olmadığı için mecbur binmiştim.Öğleden sonra da tablosunu almaya o kadın gelecekti. Bu sefer uzun uzun konuşmak istiyordum çünkü tecrübeli birinden nasihat almak her zaman güzeldir. Hem öğleden sonraki konuşmadan hem de şimdiki kayıttan dolayı oldukça stres olmuş durumdaydım. Mert ve kayıt alan adam (adı Ufuk'tu) beni biraz rahatlatnaya çalıştılar ama daha da batırdılar.
"Niye bu kadar stres oluyorsun ki, alt tarafı bir şarkı. Emin ol o kadar dinlemez bile."
"Ufuk!"
"Ne? Dinleniyor mu sanki şarkıların?"
"Tamam. Bırakın tartışmayı. İlk önce Mert kayıt alsın, sonra benimkini alırız."
"Peki, nasıl istersen."Ufuk Mert'in kulağına bir şey fısıldayarak onu kayıtın alındığı odaya götürdü. İçerisi sessiz olduğu için ne dediğini duymuştum ama duymamaış olmam daha iyi olurdu.
'Bi de şu kızı sardın başımıza, sanki başımızda başka iş yokmuş gibi!' demişti. O an arkasından seslenip gidebileceğimi söyleyecektim ama laf dinlemiş olamamak için hiç bir şey demedim. Onlar kayda girdiklerinde aklıma kaçmak geldi, ama beni Mert getirdiği için eve veya atölyeye nasıl giderim bilmiyordum. Üstüne bir de internetim olmayınca burada hapsolmuştum. İstenmediğimi duymak beni daha çok germişti.Bir anda gözüm telefonumun ekranına kaydı. Leyla arıyordu. Şükürler olsun!
"Alo?"
"Buraya en erken ne zaman gelebilirsin?"
"Bilmiyorum, belki yarım saat. Noldu?"
"Gelince anlatsam? Telefonda anlatılacak gibi bir şey değil."
"İyi, ama saat üç gibi atölyeye dönmem lazım ona göre."
"O kadar tutmam seni merak etme. Hadi çabuk ol da gel sen."
"Tamam."Ben telefonu kapatınca Mert ve Ufuk kayıt odasından çıktı.
"Naptınız?"
"İlk verse bitti. Onun nasıl olduğuna bakıp devam edicez."
"Bu arada benim acil bir işim çıktı da, beni geri bırakabilir misin Mert?"
"Bırakırım ama yarın buraya geri gelceksin."
"Gelcem, söz."
"Nereye?"
"Ben tarif edicem"Ufuk'un sinir bozucu bakışları altında çıktık ve Mert beni Leyla'nın evine bıraktı.
"Yarın sabah aynı saate gelirim."
"Biraz daha geç gelsen olmuyo mu?"
"Nasıl istersen, bir saat sonrası nasıl o zaman?"
"Anlaştık, görüşürüz."
"Görüşürüz."Leyla kapıda beni otuz iki dişiyle sırıtarak karşıladı. Şaşırdım çünkü Leyla beni ne zaman önemli bir şey oldu diyerek çağırsa kötü bir şey olmuş olurdu.
"Gel geç içeri. Sana harika haberlerim var!"
"Ne oldu?"
"Sen geç otur, ben dolaptan iki soda alıp geliyorum."
"Tamam."Hırkamı ve çantamı vestiyere asıp kocaman salona geçip oturdum. Hosteslerin bu kadar çok maaş alması ve bu evin benim -tabiri caizse- köpek klübemin iki üç katı olması kesinlikle adil olamazdı.
Ben her seferine ancak imrenebildiğim bu salonda otururken Leyla geldi ve sol elindeki sodayı bana verip yüzük parmağını gösterdi.
"Yok artık! Evlilik teklifi mi etti!"
"Evett! Yaza elbiseni hazırla şekerim."
"Nasıl ya? Ben daha ilk tanıştığınız günü dün gibi hatırlıyorum."
"Üç yıl olacak halbuki. Darısı senin başına artık."
"Bulursam birini."
"Bulmuşsun ya. Hem de iki tane. Sen gözünün önündekileri göremiyosun ki!"
"Leyla! Demeyim demeyim diyorum ama sen beni zorluyorsun. Kağan beni değil seni seviyor, hem de deliler gibi! Siz sevgili olduğunuzda bana ağlayışlarını görseydin böyle konuşamazdın."