Mert'le ilk defa buluştuğumuz kafede bu sefer onun hakkında daha fazla şey öğrenebilmek için Buğra'yı bekliyordum. Yaklaşık yarım saat olmasına rağmen hala gelen giden yoktu. Önümdeki kahve bardağıyla oynayarak oyalanmaya çalışıyordum.Biraz sonra kapının açıldığını haber veren zilin sesi duyulduğunda Buğra da kapıda belirmişti. Gözlerimiz kesiştiğinde çatılmış kaşları gevşemiş ve oturduğum masaya doğru gelmeye başlamıştı.
"Günaydın."
"Günaydın." diyerek elimle karşımdaki sandalyeyi gösterdim.
"Ne sormak istiyorsun tam olarak?"
"Konuya bu kadar çabuk gireceğini tahmin etmemiştim."
"Kardeşimin sevgilisiyle baş başa buluşmak çok hoş bir şey değil ve olabildiğince az sürmesini tercih ederim."
"Kardeşim?"
Kardeşim demesine şaşırmıştım çünkü kuzen olduklarından emindim.
"Anlaşıldı, sana her şeyi en başından anlatıcaz."
"Mümkünse."
"Şimdi, nerden başlayacağımı tam bilmiyorum aslında."
"Sen başla bir yerden, ben anlarım."
"Peki." biraz duraksadı ve uzun bir nefes aldı. "Mert'in annesinin nasıl ödüğünü biliyor musun?"
"Hayır."
"Serkan, balkondan aşağı atmıştı teyzemi."
"Kim?"
"Eniştem, maalesef. Sarhoşmuş, sinirlenince kadını aşağı atmış. Mert de ordaymış, annesinin ölüsünü görmüş. Sonrasında herkes teyzem için kendi intihar etti dedi, Mert bir tek kendisi gördüğü için kimseyi inandıramadı. Ordan kaçtı ve annem Mert'i bizim eve aldı, üç sene psikiyatride tedavi gördü ve sonrasını sen de biliyorsun."
Gözlerim açılabileceğinden çok daha fazla açılmış ve dahasını da zorluyordu. Buğra'nın bürün bunları nasıl tek solukta ablatabildiğine mi yoksa tüm bu yaşananlara mı şaşırmam gerektiğini bilmiyordum.
"Yeterli mi?"
"Sanırım, evet." Zorlukla konuşuyordum. "Sen nasıl bunları çok normalmiş gibi anlatabiliyorsun?"
"Mert aklına getirmek istemediğinde doktora her şeyi ben anlatmıştım, anneme de. Şimdi de aynı şey oluyor, alışığım yani."
Yüzünde mimik dahi oynamıyordu. Bunca olan şeye karşı nasıl bu kadar tepkisiz olduğunu anlayamıyordum.
"Benimle işin bittiyse gidiyorum."
Kafamı salladım ve öylece masanın üzerinde artık soğuk olan kahveme bakmaya başladım. Sandalyenin hareketini ve Buğra'nın kalkmasını duydum fakat tepki veremedim. Az önce duyduklarımın etkisiyle orada öylece oturuyordum.
***
Buğra'yla olan buluşmamızdan sonra doğruca atölyeye gitniş ve kendimi resme vermiştim. Fırçanın boyayla tuval üzerindeki ahenkli dansı beni gerçeklerden uzaklaştırabilcek tek şeydi. Ama olmuyordu, aklım hep duyduğum hikayeyle meşgul oluyordu.
Benim sadece duyduklarımdan bu kadar etkilendiğimi düşünürsek Mert'in psikiyatride tedavi görmüş olması garip değildi. Daha öncesinde kendi yaşadıklarımı fazla görürdüm ama şimdi daha öncesinde intihara girişmiş olmaktan dahi utanıyordum.
Ben belki kendime bir amaç bulup yaşamıştım ama onu ne hayatta tutmuştu ki? Bunca şeye dayanamamış, hastalanmıştı ama yaşamak hiç yük olmamış mıydı ona, tıpkı iki sene öncesinde bana olduğu gibi?