Evin içinde bir oraya bir buraya giderek olanları sindirmeye çalışıyordum. Ablamın önceliğinin hiç bir zaman ben olmadığımı kabullenmiştim ama bu sefer farklı olur diye ummuştum sadece.
Umut. İnsana kendine verdiği tüm sözleri, tüm kabullenişlerini unutturabilecek güçteki tek şeydi umut. Aynı zamanda insana yaşamak için bir sebep verbilecek tüm gücün sahibi bu tek kelimeydi.
Ama neden umudum beni yarı yolda bırakmıştı?
Hayır, beni beslediğim umut kırıntıları değil, onları büyütüp yeşerten ablam yarı yolda bırakmıştı.
Çalan kapı ziliyle düşünce zincirimden sıyrılarak o tarafa doğru yöneldim.
Hole gittiğimde Mert'in Leyla ve Atlas'ı içeri aldığını gördüm. Leyla'yla göz göze gelmemizle üzerime atlayıp sarılması bir olmuştu.
"Ben her zaman yanındayım." diye fısıldamıştı kulağıma doğru yatıştırıcı sesiyle.
Sinirden sıktığım yumruklarımı açıp sarılmasına karşılık verdim ve yüzümü boynuna gömerek şimdiye kadar akmamak için direnen göz yaşlarımı serbest bıraktım.
Ne kadar aürw öyle kaldığımızı bilmiyorum ama en sonunda ben biraz olsun rahatladığımı hissedince ayrılmıştım ondan.
"Ne olduğunu baştan anlatsananıza."
Atlas'ın sesiyle o tarafa baktım. Elimle salonun kapısını işaret edip "Geçin şöyle." dedim ve onların arkasından ben de geçtim.
Ufuk hala bıraktığım yerde oturuyordu. Geri kalan herkes de koltuklara yerleştiğinde olan biteni baştan sona anlatmıştım, hatta söylenmekten kaçındığım şeyleri bile.
"Ablam olduğu için utanıyorum resmen."
"Sen onun böyle olduğunu kabullenmemiş miydin zaten, başta tamamen burada kalacağını düşünmemiz hataydı." diye söylendi Leyla.
"Bu sefer farklı olur diye düşünmüştüm."
Mert beni iyice kendine çekerek kolumu omzuma attı ve başımı göğsüne yasladı.
"Leyla kız zaten üzgün bir de sen üstüne gitme."
"Ben kendime de kızıyorum, yıllardır değişmeyen Melek şimdi mi değişecek?"
Birden yükselen telefon sesiyle herkes susmuş ve telefonun sahibinin telefonu açmasını beklemişti.
Leyla çantasından telefonunu çıkartıp ekrana baktı. Ekrana bakmasıyla yüzünü ekşitip ekranı bana çevirmesi bir oldu. Beni engelleyen ablam Leyla'yı arıyordu.
"Açıyım mı?"
"Aç, hoparlöre al."
Başını sallayıp aramayı cevapladı.
"Leyla?"
"Ne oldu? Yine her şeyi arkada bırakıp 'sen kardeşime göz kulak ol' demeye mi aradın?" dedi Leyla sinirine hakim olamayarak.
"Leyla dur da bir dinle."
"Neyini dinleyebilim acaba?!"
"Sen dinlersin de Meral'e anlatırsın diye aramıştım ama sen de dinle iyorsun beni."
"Ben de buradayım, abla." bilerek abla kelimesinin üzerine vurgu yapmıştım.
Telefon benim konuşmam üzerine kapanmıştı. Kaçıyordu, yine ve yine her şeyi arkada bırakarak kaçıyordu.
"Ona güvenmek benim salaklığımdı." diye mırıldandım sinirle.
Mert kolumu dürterek "Kalk hadi, gidiyoruz." dedi ve beni ayağa kaldırdı.