(Ertesi gün)"Profesör Kim, beni çağırmışsınız"
Gözlerimi gömleğinin açık olan kısmından görünen göğsüne bakmamak için zorlarken yutkunarak terleyen avuç içlerimi pantolonuma sürttüm. Sesimi duymasıyla ağır bakışlarını ince çerçeveli gözlükleri ardından benim bakışlarımla buluşturdu. Elinde incelediği kağıdı masaya bırakarak arkasına yaslandı.
"Sedyeye geç"
"A-anlamadım"
Oturduğu deri koltuğundan kalkarak gri rengi olan rafına adımlayıp tek elini cebine yerleştirdi. Keskin haralerini rafa dizilen birkaç ilaçta gezdirirken yüzükle süslediği damarlı elini uzatarak bir kaç malzemeyi tek avucuna sığdırdı. Her bir haraketini dikkatle izlerken durmadan atan kalbim ve kızaran yanaklarım beni zora sokuyordu.
"Yat sedyeye"
Buz gibi soğuk sesi iliklerime kadar beni titretirken yutkunarak sakin adımlarla sedyeye doğru adımladım. Ayakkabılarımı çıkarıp dingin haraketlerle söylediği gibi sedyeye uzandım.
Yanaklarım ateş topu gibi alev alev yanıyordu. Üstümdeki bakışlar elimi ayağıma dolaştırmama sebep oluyor, nefeslerimi düzensizleştiriyordu.
Dolabından yeni çift beyaz eldivenlerini çıkarıp ellerine geçirerek masanın üstüne bıraktığı yara izleri için olan kremi parmakları arasına aldı. Rugan ayakkabılarının tok sesi kulaklarımı doldururken yutkunarak bakışlarımı kaçırdım.
"Yaralarını kontrol edeceğim"
"Profesör Kim onları şikayet etmeyin lütfe-"
"Şikayet etmedim, bizzat kendim cezalandırdım"
Gözlerim fal taşı gibi açılırken kafamı çevirerek ona bakmaya çalıştım. Tepkim ilgisini çekmiyor, elinde tuttuğu kremin kapağını çevirerek açıp, sakin haraketlerle parmak uçlarına sıkıyordu.
"Profesör Kim, ne yaptınız onlara? Yani, neden yapma ihtiyacı duydunuz?"
Hiçbir duygu barındırmayan gözlerini bakışlarımla buluşturdu.
"Üstünü çıkar".
Damarlarımda olan bütün kan yanaklarıma pompalanırken sertçe yutkunarak bakışlarımı kaçırdım.
"S-sorumu görmezden geliyorsunu-"
İstemsizce büzülen dudaklarıma bakışları inerken adem elmasının haraketini dikkatle izledim.
"Üstünü çıkar Jungkook."
Burnunun ucunda duran gözlüklerini krem bulaşmayan parmağıyla ileriye doğru hafifçe itekledi. Sinirlendirmemek için üstümdeki beyaz tişörtü çıkararak karşısında yarı çıplak halde durup beklemeye başladım.
Yanaklarımın domates gibi kızardığından emindim. Kalbim olması gerekenden daha hızlı çarpıyor, avuç içlerim terleyerek bana hiçte yardımcı olmuyordu.
Üstüme doğru eğildiğinde nefesimi tutarak düzensiz soluklarımı düzene sokmaya çalıştım. Parmakları yok olmaya başlayan yara izinin üstünde nazikçe dolaşırken dudaklarımı dişleyerek inlememek için kendimi sıkmaya başladım.
Gözleri arsızca bedenimi inceliyor krem sürdüğü kısımdan bağımsız bakışları bel boşluğuma kayıyordu.
İşini bitirdiğinde odaklandığı "kısımlardan" bakışlarını çekip ellerindeki eldivenleri çıkardı.
Nefesimi tuttuğumu hatırlayarak derin nefesler alıp verirken kırmızı rengini alıp alev alev yanan yanaklarıma soğuk ellerimi bastırdım.Masaya bıraktığı kremi alıp gözlüklerini çıkararak masanın üstüne bıraktı. Sedyeye bıraktığım tişörtümü hızla üstüme geçirerek krem kapağını kapatıp rafa geri yerleştirmesini izledim.
Fazla gizemli davranıyordu. Birşeyi var ama aynı zamanda yokmuş gibi.
Birşeyler hissediyor ama aynı zamanda umursamıyor gibi.
O gün aklıma geldiğinde ellerimin titrediğini hissederek derin nefesler alıp verdim. Travmalarım her anımı tetikliyor, bitmek bilmeyen sorunlar yüzünden iyileşemiyordum."Profesör Kim onlara nasıl bir ceza verdiniz?"
Bakışlarını raftan ayırıp oldukça yavaş adımlarla bana yaklaşırken gömleğinin düğmelerini zorlayan bedeninde bakışlarımı gezdirdim. Gözlerim tekrardan bana ihanet ediyor, beynim ona ortaklık yaparak aklımı çelmeye çalışıyordu.
Sakin adımlarla bana doğru yaklaşıp duvarın köşesinde duran boş sandalyenin birini alarak tam önümde olacak şekilde bıraktı. Kollarını yukarıya doğru çekerek sandalyesinde rahatlıkla oturup bakışlarını sedyede oturarak salladığım bacaklarıma çevirdi. Utandığımı hissederken yutkunarak bakışlarımı kaçırdım.
"Fazla soru soruyorsun Jungkook. Sadece artık sana bulaşamayacaklarını bilmen yeterli bence. Değil mi?"
Sorgulayıcı bakışlarını bana gönderirken başımı sallayarak onayladım. İstediğim cevap bu değildi ki!
"Ama-"
"Çıkabilirsin"
Sinirlendiğimi hissederken ikinci kez odasından kovulduğum gerçeği yüzüme Osmanlı tokadı gibi yapıştı.
İç çekerek kaşlarımı çatıp sedyeden inerek kapıya doğru yürüdüm. Arkamdan duyduğum adım sesleri nabzımı olabildiğince hızlandırırken ayağım takılarak düşecek gibi oldum.
Arkamdan sarılan kollar düşmemem için destek verirken sıkıca kollarına tutundum. Takılıp düşmek üzere olmama sebep olan şey ise kablolardı.
İçimden lanetler okurken kulağımın arkasında sıcak nefesler hissettim. Bedenim titreyerek beni uyarıyordu. Domates gibi kırmızı rengine bürünen yanaklarım, hızlanan nabzım ve gümbür gümbür atan kalbim bana hiç yardımcı olmuyordu. Hızlıca kendime gelip kolları arasından kurtularak kaçamak bakışlar attım. Üstüme doğru yürümeye başladığında kuruyan boğazımı yutkunarak ıslatıp terleyen avuç içlerimi pantolonuma sürttüm.
Sırtım duvarla buluşurken keskin bakışlarını yüzümde gezdirip oldukça yakınımda adımlarını durdurdu.
Nefeslerim düzensizleşirken duvarla arasında sıkışıp kaldığımı hissettim. Böyle hissetmem, böyle birşey istemem doğru değildi!"Elini uzat"
Baskın tınısını kulaklarıma bahşederken sertçe yutkunup titreyen elimi ona doğru uzattım. Avucuma küçük bir krem bıraktığında kaşlarımı çatarak bakışlarımı yüzünde gezdirdim. Yüzünde belli belirsiz bir sırıtış belirdiğinde tırnaklarımı avuç içime geçirerek diğer elimde olan kremi avucumda döndürdüm. Ağzından çıkan kelimelerle utançtan kızarıp yüzündeki gülüşü öylece izledim.
"Yatmadan önce bu kremi kullanman için verecektim fakat duvar engeli olmasa biraz daha kaçmaya çalışacaktın sanırım Jungkook"
_________
Oy sınırı 160+
Selamm. Baya beklettim farkındayım, bu aralar fazla yoğunum zar zor yetiştirdim. Anlayışınız için teşekkür ederim. Bir süre diğer fic'e odaklanmayı düşünüyorum. Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir. Oyları ve yorumları unutmayalım lütfen. Seviliyorsunuzz🌟
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLDER • TAEKOOK
FanfictionJeon Jungkook derslerinde oldukça başarılı, üniversite ikinci sınıf öğrencisiydi. Ailesi ona karşı ilgisiz ve oldukça kabaydı. Herkese normal gelen bazı şeyler ona tamamen yabancıydı. Sevmek, birine hediye vermek, sevilmek, birine sarılmak bile. Kim...