25- Yolcu

12 2 1
                                    

Vedat Ağa'nın kırkı çıktı, düğün hazırlıkları başladı. Abim işlerin başına oturdu. Karısına koca bir hastane hediye edip, kendine kurduğu küçük ailesiyle birlikte inzivaya çekildi.

Nikâh bizim konağımızda kıyılacaktı. Düğün de bizim otellerden birinde yapılacaktı.

Türkan için birkaç araştırma yapıp İstanbul'a göndermiştik onu. Annesiyle birlikteydi, haftada bir iki kere gidip ziyaret ediyordum onu. Yavaş yavaş ayağa kalkabiliyordu artık.

Abim izin verse onunla birlikte İstanbul'da bir yaşam kuracaktım ama abim işte babasının ilk oğlu, kopyası!

Birçok şey değişti, mesela ortaklarımız, iş alanlarımız...

Etrafıma baktım, abim karısıyla Ferhat nişanlısıyla bir tarafta oturup gülüşüyordu. Ben de ortada yetim evlat gibi kalmıştım.

"Ağa'm..." gözlerimi bana seslenen kadına çevirdim, yeşil gözlü, esmer bir kadındı. "Buyur?" dedi, elini uzatıp, "Leyla ben.x" dedi gülerek. Ellerimi cebime koydum, "Netice?" dedim.

"Yalnız gördüm sizi, eşlik etmek istedim." dedi, gözlerine bakmadan konuştum, "Gerek yok." dedim.

"Sevgilinizle ayrılmışsınız galiba, öyle duydum doğru mu?" dedi. Bu sefer gözlerimi çevirdim işte, istekli yeşil gözlere, "Onu kim aklına soktuysa git söyle, Ferhat ve Melek'ten hemen sonra evleneceklermiş, de!" dedim.

"Sizi çok iyi anlıyorum, kimse kabullenmek istemez..." dedi. Yanıma durup avludaki çalışanları izledi benim gibi, "Bence bize bir şans verebilirsiniz." dedi.

"Sen salak mısın yoksa rol mü yapıyorsun?" dedim. "Alınıyorum ama..." dedi.

"Yarası olan gocunur." dedim.

"Benim Türkan uğruna yaptıklarımı duyduğun hâlde buraya gelip çıkma teklifi edecek kadar salak olamazsın sen, biri aklına girmiş senin." dedim.

"Acıdınız ona..." dedi, "Acımadım, ben onu sevdim." dedim.

"Hayır mı cevabınız?" dedi. Başımı salladım, "Gidebilirsin..."

Birkaç topuklu sesi duydum yanımdan uzaklaşan.

Melek ve Ferhat'ın yanına doğru yürüdüm, yanlarına oturdum. İkisine de bakıp, "Siz ciddi ciddi bizi beklemeden evleniyorsunuz öyle mi?" dedim.

Ferhat, "Oğlum sen istedin." dedi. Ellerimi açtım, "İyi de oğlum ben Türkan kırk günde toparlar sanmıştım." dedim.

"Ne olsun istiyorsun canım abim?" bana soru soran kardeşime baktım, "İki ay sabretseniz, çifte nikâh kıysak, olmaz mı?" dedim.

"Olmaz kardeşim." dedi Ferhat, "Bugün Melek ve bana özel bir gün. Bu tarih ikimize özel."

Ferhat'ın gözlerine baktım, "Bir yıl bekleyip bu tarihe nikâh günü aldığımda size özel olan gün bize de olur aslanım..." dedim, "Yani merak etme."

Melek gözlerini kırpıştırdı, "Asıl sen merak etme abicim, biz o gün seni garaja bağlar Türkan'la birlikte alırız nikâh gününüzü." dedi. Gülümsedim, "Siz bilirsiniz..." dedim. "İki ay bekleyin bari düğünü iki ay sonra yapın!"

Melek omuz silkti, "Yoo, bu bizi ilgilendirmiyor." dedi, gözlerine bakarak, "Dur sen, kocanı tekrar dövmeye başlayayım da bir gör sizi ilgilendirmeyen neymiş!" dedim.

Ferhat, "Nerede bulacaksın beni?" dedi. "Cehennemin dibine de gitsen ben seni bulurum kardeşim!" dedim.

"Herkese ağladığını söylerim." dedi, elimi omzuna koyup tuttuğum yerden sıktırdım, "Aynı şeyi Melek'in yaşadığını düşün sen ağlamaz mısın?" dedim.

"Ağlamam." dedi, Melek ona şaşkınca baktı, "Senin aksine daha güçlü dururum ben." dedi Ferhat.

"Gerçi sen de haklısın, fragmanı gördün..."

Melek ellerini birbirine vurdu, "Şu mutlu günde konuştuklarınıza bak ya!" dedi, "Oğlum bana bak!" dedi bana bakarak. "O kız çok iyi olacak, oluyor da..."

Sustum, sonra konuştum, "Bedeni iyi olsun, zihni ne olacak?"

Melek, "Onu da sen aklayacak paklayacaksın. Boşuna sevdiği adam değilsin ya..." dedi.

Saçlarımı karıştırdım, "Ben gidiyorum." dedim, "Nereye?" dedi.

"İstanbul'a..."

"Onu mu getireceksin?" dedi. Başımı salladım, "Özlemedin mi arkadaşını?" dedim, "Ben çok özledim..."

"Getir..."





Kader BozgunuWhere stories live. Discover now