3. BÖLÜM: Canıma Kastediyorsun

756 29 10
                                    

Helö...
Eveeeettt her zaman ki gibi Baho'nun kalemine küfederek başlıyoruz.
Umarım çok beğenirsiniz😘😘😘
__________________________________________

3. Bölüm

" Canıma Kastediyorsun "

Zeynep Halil İbrahim'in boynuna sardığı kollarını çekti. Yüzüne baktı. Yaralarına... İyice inceledi. Boynundaki kızarıklık dikkatini çekti. Boğmaya çalışmışlardı belli ki. Ya da dayısı onu asmak istemiş bile olabilirdi. Kalbine bıçakların saplandığını hissetti. Elini elmacık kemiğinde hali hazırda kanamaya çalışan yarasına uzattı. Parmak uçlarıyla narince dokundu.

" Acıyor mu ? "

Halil İbrahim kafasını geri çekip Zeynep'in yarasında ki elini tuttu. Dudaklarına götürüp minik ama sıcak bir öpücük kondurdu.

" Acımıyor. "

Zeynep inanmamıştı tabi ki. Kocası profesyonel bir yalancıydı. Ona inanacağına duvara kafa atmayı yeğlerdi.

" Öpüş koklaşınız bittiyse çıkalım artık. " Bu ses... Çok tanıdık. Zeynep'i fazlasıyla rahatsız eden bir ses. Zeynep yüzünü ekşitti. Bu o'ydu. Deli Binbaşı. Zeynep, Halil İbrahim'in yüzüne kitlenmiş yüzünü gelen ses doğru çevirdi.

" Siz yine mi buradasınız ? " Zeynep bu adamı tokat manyağı yapmak istiyordu.

Mecnun yarım bir gülüş koydu dudaklarına. " Yalnız ben olmasaydım kocanızın mevlüdünü okuyor olurdunuz hanımefendi. " Zeynep bütün hücreleriyle sinir oldu Binbaşı'ya.

" Kocam çok şükür hayatta fakat siz ölmesini tercih ederdiniz tabi o ayrı. " Mecnun içinde La havle çekti. Bu kadınlar niye böyleydi hiç anlamıyordu. Kendi yetiştirdiği, evladı gibi gördüğü adamın ölmesini neden istesin ki ? Gerçek şu ki Zeynep bunu bilemezdi elbet.

Halil İbrahim önünde gerçekleşen çekişmeyi keyifle izledi. Binbaşı'nın hakkından ne kendisi ne Oğuz gelmişti. Bir tek Zeynep ... Asla altta kalmıyor. Binbaşı ne derse misliyle cevabı ağzına tıkıyordu. Oğuz'a bakıp ufak bir tebessüm gönderdi ama o çoktan kendi içindeki kahkaha tufanına katılmıştı.

Halil İbrahim, Zeynep'in kucağına kendini bırakıp karısının saçlarıyla oynamasıyla iyice mayıştı. Yorgundu ve her yeri sızlıyordu. Dinlenmekse yalnızca Zeynep'in kollarında oluyordu. Onun ellerinde şifa vardı. Dokunduğu yeri iyileştiren, geçtiği yeri güzelleştiren bir şeyler vardı onda.

Zeynep, Halil İbrahim'in uyuduğunu varsayıp kanepenin diğer ucundaki yastığı aldı ve kucağında yatan kocasının kafasını yavaşça kaldırıp yastığa koydu. Tam ayaklanacakken Halil İbrahim yastıktan başını kaldırıp uykulu gözlerle Zeynep'e baktı.

" Uyu sen, üstümü değiştirip geleceğim. "

Halil İbrahim kafasını tekrardan yastığa koydu. Zeynep salondan çıkıp merdivenlere yöneldiği anda gözüne takılan şeyle yerinde çakılı kaldı. Malum odanın kapısı. Halil İbrahim'in çevirdiği fırıldakların olduğu odanın kapısı... Gizli kapaklı iş çevirmek, yalan söylemek, oyun oynamak, tiyatral ne varsa hepsini sergilemek kocasının marifetleri arasındaydı maalesef. Şüphelerinin arasında Oğuz da vardı ama onu tam olarak çözemiyordu. Eskiden mi tanışıyorlar yoksa burada mı tanış olmuşlardı ? Çözemiyordu. Götle don gibiydiler ama ne haltlar yiyorlar emin değildi. Hadi Oğuz'u geçti geçmesine hele o Binbaşı, inşallah o bu işin içinde değildir, diye geçirdi içinden ama söz konusu Halil İbrahim'di. Ve ona zerre kadar güvenmiyordu. Bu işin peşini bırakmaya da asla niyeti yoktu.

Hudutsuz Sevda [ HalZey ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin