Uyusam da düşüyor uykuma, uyansam da yine aynı bulmaca.Beynimin içinde bir yangın var ve o yangının ateşini durmadan harlayıp beni yakan sensin. Sevgi bazen yetmiyor, yani yetmiyormuş onu anladım. Ben o yangının içinde üşüyorum, yakıyorsun ama sanki donuyorum aynı zamanda. Sana inanmak istiyorum, bize inanmak istiyorum, ama o kadar imkansız geliyor ki zorlanıyorum. Sevgi iyileştirmez mi, ben neden yaralanıyorum. Seni sevmek neden bu kadar yakıyor canımı. Birçok gece ağlayarak bitmesini istedim içimdeki sevginin, o kadar yanıyordu ki canım ölsem geçmeyecekti sanki. Ama ağlayarak bitsin diye dua ettiğim o gecelerde bile içten içe bitmesin istedim. Bitmezdi de zaten, sana sevgimi bitirmeyi ne sen ne ben becerebildik. Şimdi yine benzer bir gece, bitmesini istiyorum. Artık seni sevmek istemiyorum, çok seviyorum çıldırmışcasına seviyorum seni. Ama artık sevmek istemiyorum, bittim. Benden geriye hiçbir şey kalmadı, ben kalmadım. Kaybettim kendimi, kendimde sevdiğim birçok şeyi. Çocuk yanımı, neşemi, seni kaybettim, yok oldu sanki hepsi. Birçok şey hissediyorum ama hiçbir şey hissetmiyorum sanki. Çok canım yanıyor, ama bomboşum. Kendime geç kaldım, sana yetişmeye çalışırken. Ben bizi kurtarmak istedim ama ben kayboldum. Boğuluyorum senin çabasızlığında mı kendi çabalarımda mı bilmiyorum, ama boğuluyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum, nasıl kurtulacağımı bilmiyorum.
Aşk, insanı acılı ve yavaş şekilde öldürebilecek tehlikeli bir zehir bence. Ama aynı zamanda bir panzehir, vücuduna aynı anda hem zehir hem de panzehir yayan bir sarmaşık sanki. Söküp atsan öleceksin çünkü o panzehire bağımlısın, bıraksan sarsa her hücreni yine öleceksin o zehirin kollarında. Hem çıkışın var hem yok, sana kapan olmuş bir saray gibi.
Ben kendime bir kale yapmıştım kendi ellerimle, düşe kalka aldığım yaralarla kendi kalemi, kendi evimi inşa etmiştim. İyiydim, güçlüydüm. Sonra sanki sen geldin ve ben kendi kalemin bahçesinde yağmurun altındayken elinde bir şemsiyeyle yağmurdan korudun beni. Ben bana tutulan o şemsiyeye o kadar odaklandım ki, bahçesinde olduğum kaleyi unuttum. Sanki bir evim yokmuş gibi bana tuttuğun o şemsiyeyi kendime ev bildim. Ama beni sonsuza kadar korur sandığım ellerin tuttuğu şemsiyeyle birlikte benden yavaşça uzaklaştı. Ben yağmurda kaldım, sen benim kendi ellerimle inşa ettiğim kalede beni öldürürken ben hala beni yağmurdan koruyan haline tutunuyordum sanki.
Kendimi unuttum, yaptığım ve yapabileceğim şeyleri. Sana yaslanmak istedim çünkü. Bunun büyük bir hata olduğunu çok sonra anladım, ya da çok sonra kabullendim. Çünkü bir boşluktan ibarettin, ellerini uzattın sana gelmem için. Ama aslında beni tutmak için orda değillerdi.
'☆ '☆ '☆
Dedim ya aşk ölümcül bir zehir bence. Ben bu zehirden kaçınır mıydım eğer geriye dönebilsem? Sanırım hayır, ölüm buysa eğer, ölüm sensen eğer kollarımın arasına alırdım her şeye rağmen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dehliz
Teen FictionAdına aşk dediğim bir araf var içinde yaşadığım. Kırılıp döküldüğüm, ama kanamaya devam etmesi için bile çaba sarfedeceğim bir araf.