Fazla Yakın

523 39 15
                                    

Tamı tamına üç gündür odamdan çıkmıyordum. Yemeklerimi Jimin odama çıkarıyor, duş ve tuvalet ihtiyacı için odamdaki banyoyu kullanıyordum. Taehyung'un dediği gibi uzunca düşünmüş, ne yapmam gerektiğine karar vermiştim. Aklı olan biri belki de burada kalmak istemezdi ama sanırım ben aklını kaçırmış bir deliyim. Burda kalmaya karar vermemin başka açıklaması olamazdı çünkü.

Bu üç günlük süre içinde Jimin tarafından dahi rahatsız edilmemiştim. Sadece yemeklerimi getiriyor, başka bir şeye ihtiyacım olup olmadığını soruyordu. Cesaretimi toplayıp artık kararımı söylemek istiyordum. Doğru kararı mı vermiştim bilmiyorum, fakat şu anlık içime sinen bir karardı.

Artık bana ait olan giyinme dolabının önünde durduğumda aşağıya inmeden biraz özenmek istiyordum. Bu yüzden dolapta benim için alınmış  kıyafetlerden en güzelleri hangisiyse onları elime geçirmiştim. Kot, dizleri yırtık geniş bir pantolon ve üzerine mor bir sweatshirt...

Üzerimi giyindikten sonra aynadaki yansımama baktım. Uzayan, enseme kadar gelen saçlarımı da tarakla abartıya kaçamayarak şekillendirmiştim ve artık hazırdım. Güzel görünüyordum, aslında ben hep güzel bir çocuktum. "Keşke yüzümün güzelliği kadar hayatımda güzel olsaydı" derdim hep. Yaralarım hiç geçmeyecekmiş gibi hissediyordum. Fakat şimdi bunları düşünme sırası değildi. Bu yüzden kendimi acilen toparlayıp aşağı inmem gerekiyordu.

Merdivenleri yavaş yavaş inerken evde birilerinin olup olmadığından emin olamadım, çıt çıkmıyordu. Ben büyük salona doğru ilerlerken arkamdan birinin sarılmasıyla istemeyerek de olsa çığlık atmıştım. "Benim, korkma çocuğum" dedi itiraf edemesem de özlediğim o ses. Yutkunup elimi kalbime bastırdım. "Korkuttunuz beni, öyle sessiz sessiz yaklaşılır mı?!" Ses tonum hem sitemkar hem de mızmızca çıkmıştı ve hala aynı pozisyondaydık. Elleri belimi o kadar sıkı sarmalıyordu ki hassas tenimin çoktan kızardığına emindim.

Beni belimdeki elleriyle yönlendirerek yüz yüze gelmemizi sağladığında gözleri baştan aşağı beni süzüyordu. En son bakışları yüzüme tırmandığında bir elini belimden ayırıp avuç içini yüzüme yasladı ve baş parmağıyla yara izimi sevip  "Çok güzelsin" dedi. Ardından ise dudaklarını yara izime bastırdı. En ufak dokunuşu, en ufak iltifatı bile beni çok hassaslaştırıyordu vampir bozunutusunun. Farkında olmadan ellerim onun gömleğinin eteklerini sıkıyordu.

"Yanakların kızardı, utandı mı yoksa benim çocuğum."

"Hiçte utanmadım neyden utanıcakmışım!" diyip geri çekilecekken buna izin vermedi,belimdeki tutuşu daha da sıkılaştı. Yemin ederim o an bana öyle güzel bir gülüş vermişti ki, "bir vampir bu kadar güzel güler miydi ki?" diye düşünmeden edememiştim.

"Saçların hep böyle kalsın" diyip uzayan kaküllerimi kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Uzun saç çok yakışıyor sana Jungkook." Tanrım ben ne konuşmaya gelmiştim, bu adam ise ne yapıyordu. Tamam iltifatları ve dokunuşları çok hoşuma gidiyordu ama aklımı başımdan aldığı için bir an kararımı söylemeye geldiğimi dahi unutmuştum.

"B-bay Kim aslında ben kararımı söylemek için gelmiştim." dedim bir anda, o hala saçlarımı severken. Elleri saçlarımda duraksadığında yutkunuşuna şahit oldum. Şu an istese düşüncelerimi okuyabilirdi fakat anladığım kadarıyla yapmıyordu, bana biraz da olsa saygı göstermeye çalışıyordu sanırım.

Ellerini belimden ve saçımdan çekip aramıza biraz mesafe koyduğunda  boşluğa düşmüşüm gibi hissettim. Ben sanırım bu adamın dokunuşlarına hep ihtiyaç duyacakmışım gibiydi. "Düşüncelerini okumak istemiyorum, çünkü geçenlerde okumamı istemediğini söylemiştin. Bu yüzden susarsan öğrenemem cevabı öyle değil mi?" Boşluğa düşüp sustuğumu bile o söyleyene kadar anlamamıştım halbuki. Bir kere daha bende bıraktığı etkiye hayret ettim bu vampir bozuntusunun.

Winter's Gift (Taekook)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin