4| Neşelen biraz

31 5 9
                                    

İyi okumalar 💖





Yatağa geçerek yorganı üstüme çektim ve aklımdaki bütün düşünceleri şimdilik bir köşeye çekerek gözlerimi kapatıp kendimi uykuya bıraktım.

__________________




Gözümü alan ışıkla yatakta biraz gerindim. Oturur bir şekilde durduktan sonra pencereden dışarı baktım. Saat kaçtı da güneş bu kadar aydınlatıyordu etrafı? Genelde dokuz gibi böyle olurdu.

Yataktan gözlerimi ovuşturarak kalktım ve şarjda olan telefonumdan saate baktım.

Ne?! Dur, dur, dur! Dokuz mu? Hayır!

Geç kalmıştım daha ikinci günden. Üzerimdekileri hızla çıkartıp formamı ve pantalonumu giydim. Banyoya gidip yüzümü yıkadıktan sonra saçımı tarayıp hızlıca merdivenlerden aşağı indim.

"Çok teşekkürler, buyrun." diyen Chan hyungun sesini duymamla oraya yöneldim. Kapıyı kapatıp bana döndü.

"Jisung, seni almak için gelmiştim kapıyı çaldım açmadın. Sonra kaç kez telefonla aradım aynı şey oldu. Başına bir şey geldi zannettim. Bende mecburen çilingir çağırdım." diyen Chan'a bir süre bakakaldım.

Yuh yani! Kış uykusuna mı yatmıştın Jisung? O kadar derin uyumuştum demek ki. Gerçi, odamın kapısı kapalı telefonumda şimdi baktığıma göre sessizde kalmış.

"Üzgünüm Chan hyung, uyuya kalmışım. Telefon sessizde kalmış, merakta bıraktım senide." dedim ellerimi saçlarımın arasına geçirirken.

"Tamam boşver şimdi onu, okula geç kaldın. Hadi arabaya geç seni bırakayım." diyip kapıyı açtı Chan. Evden çıkıp arabaya doğru yürüdük.

...

"Teşekkürler Chan hyung." dedim, el sallayıp gaza bastı. Öğrencilerle dolu bahçede yürürken arkamdan omzumu tutan iki eli hissetmemle duraksadım.

Yine mi o!?

"N'aber sülük? Ne o, okula geç mi kaldın, kaçamak mı yaptın yoksa? Aa, hiç yakıştıramadım senin gibi bir öğrenciye."

"İnanılmaz derece boş konuştuğunun farkındasındır diye sanıyorum. Sataşma bana." Göz devirerek yürümeye devam ettiğim sırada Minho, kolumu tutup sertçe sıktı.

"Senin o bana devirdiğin gözlerini mahvederim. Bunlar sadece fragman, izlede gör derdim ama sen bizzat yaşayacaksın." diyerek neredeyse, tırnaklarıyla delip geçtiğini hissettiğim kolumu bırakarak yanında kuyruğu olmuş itleriyle okulun kapısından içeri girdi.

Yani şu ünlü Minho şimdi ' kendini as' dese onlar bunu yapacak mıydı? Nasıl onları yönetebiliyordu, tam bir saçmalıktı.

Yavaş adımlarla okulun merdivenlerini çıkarken karşıdan bana koşar bir şekilde gelen Niki ve Sunoo' yu gördüm. Telaşlı gözüküyordular, bir şey mi olmuştu yoksa?

"Jisung! Jis-" diyen Sunoo' ya baktım durumu sorgular bakışla.

Yanıma gelince durdular ve dizlerinden destek alarak eğildi ikiside. Nefes nefeseydiler.

Aslında düşününce, bir ceylan çitaya av olmamak için bile bu kadar koşup can derdi için telaşlanmaz. Bunlara ne oluyordu peki?!

"Jisung-" dedi Niki.

"Ya, tamam. Sakinleşin önce." dedim. Yavaş yavaş düzene giren nefesleriyele birlikte ikiside bana baktı.

"Noldu? Neden koşuyordunuz?" dedim ikisine birden bakarak.

Olasılıksız  / Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin