İyi okumalarr 🤎
Bağırışlar, küfürler, beddualar... Bitmek bilmez nefret. Bu yaşıma kadar yaşadığım bu evi bir kere olsun ne bir kahkaha sesi, mutluluk, huzur hiçbiri sarmadı. Babam, hakkımda sadece okulda ki hocalardan şikayet gelince odama girip içindeki siniri çıkarttığı, bağırdığı, dövdüğü bir canavarıdı o. Okulda ki hocalardan gelen şikayetede şikayet denirse tabii.
Bütün akşam hiçbir neden olmadan dövüp sonrada yaralarımla, neredeyse kırmak üzere olduğu kolumla bırakıp odadan çıkmadan hemen önce de acizmişim gibi bakıp yüzüme tüküren şerefsizin tekiydi.
Sabah ceza olarak da okula şoförle gitmeme izin vermemişti. Hıh. Hiçbir şey yapmadığı halde dövülen ve ceza olarak da okula yürüyerek giden bir genç, komik gerçekten. İstediği zaman önüne yemeği başa kalkarak veren, istediği zaman da hiçbir şey vermeyip onunla dalga geçen bir piç. Gözü boyanmış annemi peşinde koşturtan, onu parasıyla, arabalarıyla, yeni aldığı marka kıyafetlerle manipüle eden sonrasında da kendisine karşı çıkarsa çektirmediği işkencelerle onu döven bir mide bulantısı sadece.
Bu sabah okula hiçbir şey yememiş ve yürüyerek gidiyordum. Sol kolumu kaldıracak gücüm yoktu. Kolumu örten kumaş parçasını dirseğime kadar çektim. Dehşet şekilde morarmıştı. Elime kadar geri indirdim.
Okula varmıştım, merdivenlerden ikinci kata çıkıyordum. Önüme bakmadan duvarın yanından yürüyordum ki omzuma başka birinin omzunun çarpmasıyla sendelemiştim.
"Dikkat etsene lan!"
"Pardon. "
"Pirdin, bana bak " diyip kolumu sıkmıştı.
"Önüne bak da yürü, yürüyemiyorsan da asansörü kullan. Malûm, okulumuz körler için yaptırdı. Acıdım yoksa ezerdim seni." diyerek kolumu sertçe bırakmıştı sonrada merdivenlerden inmeye devam etmişti. Bur süre neden bu kadar atarlandığını düşündüm ardından boş verip sınıfa girdim. Önden ikinci sırada Yoongi ile oturuyordum. Çok konuşmazdık, gerektiğinde belki. Babam olacak adam yüzünden arkadaşlık bile kuramıyordum. Kimya hocasının sınıfa girmesiyle ders başlamıştı.Başımın hiç bu kadar döndüğünü hatırlamıyordum. Bileğimdeki akıllı saatten saate baktım. Zilin çalmasına on beş dakika vardı. Başımı biraz sıranın üzerine koymamda hiçbir sorun olmayacağını düşündüm.
Bir şey olsa zaten hoca beni uyarırdı, yani ben öyle zannediyordum.
Yanılmıştım.
Bana, saatlermiş gibi geçen on beş dakikanın sonunda zil çalmıştı. Başımı koyduğum sıradan kaldırdım ve hareketlenen sınıfta göz gezdirdim. Geri yatmak için başımı eğdigim sırada hocanın adımı seslenmesiyle ona baktım. Elini 'gel' anlamında sallıyordu. Sıramdan kalkıp öğretmen masasına doğru yürüdüm.
"Jisung, seninle biraz konuşalım." diyip sınıftan çıkmıştı hoca. Bende arkasından yürümüştüm. Sınıftan çıkınca bana doğru dönüp
"Jisung. Bir şey mi oldu?" dedi Jisu hoca. Sorduğu soru karşısında biraz duraksadım.
"Hayır hocam." dedim. Dışarıdan nasıl görünüyorsam artık.
"Dersi neden dinlemedin? Son on beş dakika zaten diyip uyumayı mı seçtin? Önemli konuları anlatıyordum. Babanı arayacağım. Dersleri dikkatli dinlemiyorsun." dedi.
Gerçekten... O an aklıma 'babam beni neredeyse her akşam dövüyor o yüzden bu kadar halsiz, yorgun ve bitkinim' demek geçse de öyle olmamıştı. Altüstü iki gün kendimizi bok gibi hissettik diye - gerçi her gün berbat haldeyim - dersin sadece son on beş dakikasını yarı yamalak dinlemiştim. Bu yüzden gerçekten aramak zorunda mıydı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olasılıksız / Minsung
FanficNeredeyse her gün babası tarafından dövülen 11. sınıf öğrencisi olan Han Jisung.Ülkenin en zengin şirketler sıralamasında ilk onda olan şirket sahibi babası, oğlunu başından atmak için Seul'a gönderir. Orada başka okula kayıt olan Jisung'a, yeni...