Nasılsınız canlar?
iyi okumalar 💖(Minho'nun anlatımıyla)
Arabayı park edip sırt çantamı alarak eve doğru yürüdüm. Anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Her zamanki gibi televizyonun karşısında ki büyük köşe koltuğa yayılmış, hemen önündeki kocaman sehpanın üstünde duran cips, çikolata, sigara paketleri ve bira şişelerini görmekten bıkmıştım artık.
"Ooo! Minho canım kardeşim, naber?" diyerek kolunu omzuma attı.
Siktir, gerçekten mide bulandırıcıydı. Teke gibi kokuyordu.
"Yaklaşma bana." diyerek kolunu omzumdan çektim.
"Ama abinle nasıl konuşuyorsun sen ya? Alındım şimdi, olmadı böyle."
"Eeh, yeter be! Ne abisi? Abiliğin mi varda abilikten bahsediyorsun sen. Şuranın haline bak bir. Etrafa sıçıp, sikmekten başka bir şey yaptığın yok ki senin!"
"İşte şimdi tepemin tasını attırmaya başladın Lee Minho, kendine gel!"
"Tch, bence kendine gelmesi gereken kişi sensin. Her seferinde para isteyen kişi kim benden acaba? Hatırlatırım."
"Benimde senin katilin olmama az kaldı Minho, bende bunu hatırlatayım. Anca başa kak zaten." dedi Kento.
Senin gibisini siksinler! Hemde beterince.
Onu yana ittirerek yukarı çıkmak üzere merdivenlere yöneldim.
"Haklısın. Her seferinde senden para isteyen benim çünkü o şerefsiz baban sahip olduğu her şeyi sana bıraktı. Gelir, hepsi senin. O çürümüş bedeni toprağın altında ama sen hala buradasın ve ben yine aynı şeyi yapacağım. Para lazım, hemen şimdi para ver!" Kento, sırtımı soğuk duvara itmişken konuştu.
"Hayır."
"Hayır... Hayır...demek öyle? Üzgünüm, bende bunu istemezdim ama ne yaparsın işte?" Aniden kavradığı bileğimde hissettiğim acı ile gözlerimi kapattım.
"Şimdi... parayı veriyor musun yoksa o bileğini kesmemi mi istersin, hangisi, sen seç? Çünkü benim için bu hiç zor değil."
Biraz duraksadım. Gerçektende bunu yapıyordu, gerçi ben niye şaşırıyorsam? Sadistin, ruh hastasının tekiydi. Eğer parayı vermezsem bileğimi keser, banka kartlarımı alıp çeker giderdi. Gerisini ise kestiremiyordum. Saçma bir filmden ibaret gibiydi cidden. İçime korku tohumlarını ekmeyi başarmıştı tekrar.
"Tamam,tamam!" dedim sol elimle bileğimi tutarken.
"Güzel. Hesap numaramı biliyorsun zaten, oraya gönder. Ah birde... çocuklarımı geciktirme, özlerim."dedi Kento.
"Annemin...annemizin ölüm yıldönümünde ancak bunları yapabiliyorsun değil mi?"
"Yoo, hiç de bile. Mesela bu gece dehşet ateşli kadınları ve adamları sikmeye gideceğim. Çok meşgul senin abiciğin, faydalı işlerle uğraşıyorum bir kere." dedi Kento tırnaklarına bakarken.
"Sen onu hiç sevmedin. Annem en kötü zamanında bile, hastalığı yüzünden ömrünün kalan son günlerinde bile seni düşünmüştü ama sen, anneni gelip görme zahmetinde bile bulunmadın. Onu hiç haketmedin."
"Off, banane ya! Ona ' Kento' yu düşün ' diyen olmadı tamam mı? Oğlunu düşünmüşse ben ne yapayım? Neyse, kaçıyorum ben. Unutmadan, uzun bir süre yokum yani sende rahatına bakabilirsin." diyerek koltuğun üstünde olan telefonunu aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olasılıksız / Minsung
FanfictionNeredeyse her gün babası tarafından dövülen 11. sınıf öğrencisi olan Han Jisung.Ülkenin en zengin şirketler sıralamasında ilk onda olan şirket sahibi babası, oğlunu başından atmak için Seul'a gönderir. Orada başka okula kayıt olan Jisung'a, yeni...