Pek iyi geçmeyen sınavın sonuçlarına bakarken aldığım not bir miktar ortalamamı yükseltmişti. Bilgisayarın ekranını kapattım ve ellerimi çeneme koydum. Annem yemek yapıyordu ve bende kitapların arasında boğulup kalmıştım. Öylece sağa sola bakarken annemle göz göze geldim ve gülümsedim.
"Annem gel şu çorbayı karıştır işin yoksa"
"Yok annecim, karıştırayım tabii"
"Şimdi baban, yemek nerede diye, gürlemeye başlar"
Çorba dibine tutmasın diye ayak üstü kalkıp karıştırmaya başladım. Elime de telefonu alıp ekrana öylece baktım. Dün akşamdan bu yana Savaş abiden herhangi bir kıpırtı yoktu. Annem, abim ve babama yemek hazırlıyordu, bende onun yanında yarın ki sınavıma çalışıyordum. Tabi kafama hiçbir şey girmediği de aşikardı. Telefonu arka cebime koydum.
"Annem iyi misin sen? Dünden beri durgunsun. Bak eğer nişan yarım kaldı diye..."
"Hayır anne önemli değil sonuçta çocuğun işi bu" diyerek annemin sözünü kestim. Annem cacık yapıyordu elinde ki işi bırakıp bana imalı bir bakış attı. "Kızım benim... Oy seni gelin edeceğim ha. Hep mutlu ol bitanem"
"Olacağım annecim. Düzenim olacak,evim olacak, yuvam olacak"
"Allah'ım kocanla ağız tadıyla oturmayı nasip etsin annecim"
"İnşallah annecim. Bence çok mutlu olacağım"
Yine yalan.
Ama bu sefer anneme söylemiştim. Abime de değil direkt anneme yalan söyledim. İçime vicdan azabı şimdiden oturmuştu. Savaş senin yüzünden bittim, tükendim. Bari gözümün önünden kaybol! En azından gözden uzak olan gönülden de ırak olur!
"Ama çok durgunsun annem"
"Merak etme ben gayette iyiyim"
"Var sende bir şeyler ama, neyse çıkar kokusu"
"Valla yok kız" gülerek annemle yemek işini halletmeye çalıştım. İçimde kopan fırtınalara bir yenisini daha eklemek istemiyordum. Annem çayı ocağa koymuş altını yakmıştı. "Ayyy!" Diye bir nida yükseldi dilinden. Hızla yanına gittim. Elini kesti sanarken annem boş şeker kavanozunu bana uzattı. "Kızım şeker bitmiş. Ay bir koşu Gül teyzenden al gel. Akşam babana aldırırım ben"
"Anne ya korkuttun beni. Bir şey oldu sandım"
"Kızım korkacak bir şey yok. Hadi annem, al şu şekeri. Baban çaysız duramaz. Hem Gül teyzeni de kahveye çağır, iki laflarız"
"İyi tamam, gider gelirim şimdi" elime şekerliği aldım. Annem elimden çorba kepçesini alıp kendisi çorbayı karıştırmaya geçti. Elimde şekerlik evden çıktım. Tam karşımızda ki evde oturuyorlardı Gül teyzeler. Savaş'ta oradaydı. Bildiğim kadarıyla Savaş abinin bir dairesi vardı. Ama oraya hiç gitmemiştik. Yani en azından ben gitmemiştim. Zaten evine de çok uğramıyordu.
Hep baba evinde kalıyordu. Yani insanın evi varken neden ailesiyle yaşar ki?
Kendi evi biraz uzaktı buraya. Belki de ailesinden ayrı kalmak istemediği içindir. Yine de evini bazen çok merak ediyordum. Duygu abla ile nişan olduğu dönem almıştı. Orada yaşayacaklardı. Tamamen aşk yuvaları olmuştu. Oraya aşk yuvası diyebilirdim. Bu düşünce bir nebze de olsa canımı acıttı. Yürüyerek onun aile evine yaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallenin Ağası
Teen Fiction"Ne diye geldin?" Sorusuyla onu soru yağmuruna tutacağımı anlamış oldu. Gülmeye başladı. Tepkisiz kaldım ve onu izledim. Gülerek odanın ortasında dolanıyordu. Bir şey ifade etmeyen hislerimi masadan atar gibi yere fırlattım. Kalbimi gizlemeli, mantı...