4.Bölüm

593 34 20
                                    

14 şubat 2015 İzmir/ Çeşme

Adin'in önüme bıraktığı kupaya baktım. Çay getirmişti. "Teşekkür ederim," dedim, sessizce. Tam bir haftadır görüşmedik, ben teklifini kabul ettikten sonra.

Çaprazıma oturdu ve elindeki çayı yudumlamaya başladı. "O günden sonra sana bi' şey dedi mi?" Diye sordu, sert sesiyle. Bu adam duvarlarla örülü biriydi. Gözlerinin içine baktığınızda bile sizi telaşa sokar. Onun karşısında konuşurken istemeden de olsa sesim kısık çıkıyordu. Tamam, uzatmıyorum ve itiraf ediyorum; bu adam korkutucu bi' kişiliğe sahip.

Bakışlarım halının desenini çoktan ezberlemişken, kendimi karne almış ve ailesine göstermiş çocuk gibi hissediyordum. "Hayır, sadece ara sıra görüyo' beni. Ama bi' şey demediğimi fark edince çok takmamaya başladı." Bakışlarım hâlâ yerdeydi ve sesim kısıktı. Toparla kendini kızım, ezik bi' kız olmaktan vazgeç artık.

Offf yapamıyorum işte!

Boğazını temizlediğinde bakışlarımı yerden kaldırıp ona çevirdim. Elinde tuttuğu kupayı sehpaya bırakırken, "şimdi ilk yapacağımız şey; onu şikayet etmek olacak," dediğinde, alt dudağımı ısırmıştım. Bunu istemiyordum çünkü ben ona bulaşırsam, o hayli hayli bulaşırdı.

Adin, benim bu tepkimi fart etmiş olacak ki kaşları çatıldı. "Eslem, başka bir şey var mı? Eğer bana dürüst olmazsan, ben sana yardımcı olamam avukatın olarak," dedi, tek tek konuşarak. 'Avulatın olarak' demişti. Evet, avukatım olmayı teklif etmişti bana ve olmuştu. O gün bu olaya neden bu kadar sinirlendiğini anlamamıştım.

Gerizekalı mısın sen? İçinde ufacık vicdan olan biri tabii ki sinirlenir.

Ellerimle oynamaya başladım. Derin bir nefes aldım. Özge'yi ona anlatmalıydım. Yoksa ben artık kendimi asacaktım. Bakışlarımı kaldırıp gözlerinin içine baktım. Bir şeyler anlatacağımı anlamış gibi doğruldu ve dirseklerini dizlerine dayayıp, hafif eğildi. "Bizim okulda bi' kız ölmüştü," diye başladım lafıma. Pür dikkat beni dinliyordu. Devam etmek için ağzımı aralamıştım ki zil çaldı.

Adin sinirlendiğini belli eden bir soluk çekti içine ve yerinden kalkıp kapıya ilerlerken, "söyleyeceğini unutma," dedi. Kapıyı açtığında kafamı arkaya çevirip kimin geldiğine baktım. Can bu, Adin'in arkadaşı olan doktor çocuk. Kapı açılır açılmaz içeri girdi ve deri ceketini çıkartıp kapının yanındaki duvar askısına astı.

Beni görünce dudaklarına samimi bir tebessüm yerleşti. "N'aber, Eslem?" Diye sordu, karşımdaki tekli koltuğa otururken.

Ben de samimi bir tebessüm ettikten sonra, "iyidir, sen?" Diye sordum ona. Enerjik bi' çocuktu. Yüzünde hiç eksilmeyen o tebessümü ile Adin'in tam zıt karakteriydi. Kendimi ortamda çok yabancı hissettiğim için yerimde rahatsızca kıpırdandım.

Adin, kapıyı kapatıp tekrar yerine oturdu. Şuan ortamda bir sessizlik hakimdi ve kimse konuşmuyordu. "Eslem, dinliyorum," dedi, Adin sabırla beklerken. Bakışlarım Can'a kaydı. Onun da aynı anda bakışları Can'a yöneldi. "Can benden," dedi, beni rahatlatmak adına.

Can, güven veren bir gülümseme yolladı. Derin bir nefes alıp konuşmaya karar verdim. "İşte o kız kazara ölmedi," deyip, tepkisini ölçmek için kaşlarımı çatarak yüzüne bakındım. Yüzünde en ufak bir mimik oynamamıştı. Derin bir nefes çektiğinde geniş göğüsleri şişmiş ve tekrar eski haline dönmüştü.

METRUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin