Alarmın o gıcık sesiyle başlanan sabah yine gelip çatmıştı fakat bugün farklıydı, bugün bir başka idi.Saat sabah 06:45'i gösterdiğinde ev halkı ayaklanmıştı bile.Taşınıyorlardı, doğup büyüdükleri en güzel ve en acı anılarını ve hatta en komik anılarını geçirdiklerini bazen hüzünlerle çoğu zamanda mutluluk ve sevgiyle dolan bu eve veda ediyorlardı.Sorun küçümsenecek bir sorun değildi zira kız kardeşlerin babası Vinko Bey iflas etmişti.Ev kirasına verecek paralarının dahi kalmadığı bir dönemdelerdi.
Anneleri Natalia Hanım, durum her ne olursa olsun disiplininden inancından ve sevgisinden ödün vermeyen bir kadındı.Özellikle İrena ve Miris'in bu zamana kadar terbiyeli ve kibar yetişmelerinde oynadığı rol yadsınamazdı.Natalia hanımın ela gözleri Miris'e, Venko Beyin yeşil gözleri ise aynen İrena'ya geçmişti.Saç renginde şanslı olacaklar ki ikiside annelerine çekmişlerdi.Kumral saçları güneş gördüğünde göze büyüleyici geliyordu.Anneleri izin verirde erkek arkadaşlarıyla rahat dolaşırlarsa karşı cinsin ilk etkileneceği şey işte bu göz-saç uyumlarıydı.
Sabahın köründe horozlar onları değil, onlar horozları uyandırdılar ve dünden hazırladıkları kolileri bir bir yerleştirdiler.İrena'nın en sevdiği kolyesi ise kayıptı.Bunun için gece boyu ağladı, anneannesinin hediyesiydi ve maneviyatı paha biçilemezdi.Miris ise her zamanki monotonluğuyla kalktı.Yüzünde umursamazcasına bir ifade vardı.Natalia hanım hemen sesleniverdi, sabah sabah yüzünde güller açıyordu: "Miris biz oraya vardığımızda hala o yüz ifadeni takınmaya devam edersen bende sana hiç iyi bir tavır takınmayacağım anlıyor musun? hadi şimdi biraz yüzün gülsün sürekli somurtuyorsun."
Miris sözlerin tamamını dinlemeden yüzünü kırıştırdı, annesinin sözü bitince bıkkın bir tavırla cevapladı.
"Anne inan bana o lanet olası akrabalarımın bir tanesinin bile suratına bakmak istemiyorum."
Natalia hanım ufak bir iç çekişin ardından omuzlarını dikleştirdi, gerindi.Bu onun uzun ve öğütlü bir konuşma yapacağı anlamına geliyordu.Tabi Miris'in tabiri ile çok boş konuşacakda diyebiliriz neyse ki Natalia hanım bizi duymuyor.Ardından konuşmaya başladı.
"Bak Miris, eminim ki bazen her insanın sevmediği kişiler olabilir ve bu her insan için geçerlidir fakat senin bundan şikayet etmeye hakkın yok.Bizim kalacak bir yerimiz yokken amcan Karlo bize aile evini hemen açtı."
Bu sözlerden sonra Miris yine duygularına hakim olamayarak ağzından sert bir söz çıkarıverdi."Babam bizi bu duruma düşürdü"
Bu sözle birlikte Natalia hanımın o ela gözleri bir anda siyaha sonrasında kırmızıya dönüştü.Gözlerinde renk cümbüşü yaşanmaya başlarken dilinden çıkacak sözlerin sivriliği şimdiden Miris'i pişman etmeye and içmişti.
"MİRİS!! Yemin ederim bir daha bu konudan bahsedersen seni tavuk haşlarcasına haşlar sonrada sokaktaki hayvanlara yem ederim anlıyor musun beni? O senin baban ve bir daha bu sözleri asla ağzına almayacaksın!"
Bu büyük bağırtıyla İrena hemen odaya daldı.Karşısında annesini öfkeli bir şekilde gördüğünde bir adım geriye atıp o da irkildi.Ne olduğunu soracak iken tabii ki de Miris'in yine akrabalardan dolayı sıkıntı çıkardığını biliyordu.Miris'in aile bağlarına yabancı olduğu kaçınılmaz bir gerçekti fakat annesi bu yüzden sinirli olamazdı.Sakince ve ortamı yumuşatmak istercesine bir tonla sordu.
"Burada ne oldu?"
Natalia hanım odadan hiddetle çıkmaya yeltenirken dilini yine tutmadı.
"O kardeşine söyle bir daha terbiyesizliğe cüret ederse benden yemediği bir tokat yiyecek."
Bu sözü sakin söylemişti.Öfkesini kontrol etmeye çalıştığı her halinden belliydi.Daha sonra Miris'e yan gözüyle tehditkarca baktı ve odadan çıkıp mutfağa ilerledi.
İrena daha fazla meraktan çatlamamak için hemen soru yağmuruna başladı."Ne oldu Miris, annemi bu kadar kızdırmak için akrabaları eleştirmenden çok daha öte bir durum olması gerekiyor, söyle ne dedinde bu kadın çileden çıktı?"
Miris çekindi.Annesinin hiddetinden ve babasının bu durumunu acımasızca dile getirmesinden utanç duyuyordu.Annesi gidene kadar gözyaşı bezlerine hapsettiği o gözyaşları hızlıca yanaklarına doğru akmaya başladı.İrena ise Miris sustukça sorularını daha sert ve bağırarak sormaya devam ediyordu.Biraz gözyaşını kontrol ettikten sonra derin bir nefes aldı ve kız kardeşine döndü.
"Ben akrabalarımıza gitmek istemediğimi söyledim o budalaları görmek istemiyordum, annem Karlos amcayı öne sürünce bende..."
"Sende? Sende ne Miris dökül!"
"Babam yüzünden bu hale düştüğümüzü söyledim işte!"
İrena'nın göz bebekleri büyüdü ve yüzünü şaşkınlık kapladı."Se- sen bunu nasıl söylersin?"
Miris bazen kendine hakim olamıyordu mantığının önüne duyguları geçince böyle olabiliyordu.Fakat babaları onlar için vazgeçilmezdi.Babaları onları çok seviyordu ve onlarda babalarını aynı şekilde seviyorlardı.Çok kuvvetli bağları vardı ve bu yüzden Miris'in aniden bir kibirle söylediği şey çok ağır bir bıçak gibi kesmişti gürültüyü.İrena Miris'i itti ve gözleri dolarken dilinden cümleler döküldü.
"Evet evimizden, arkadaşlarımızdan ve pek çok sevdiğimiz şeyden olduk.Ama babamızın bunca emeğini, sevgisini hiçbir şeye değişmem Miris, senin için bunca şeye katlanmış insana bu kadar nankör olma ve kendine çeki düzen ver!"
Miris'in duran gözyaşları eskisinden daha hızlı akarken birde yetmezmiş gibi artık ağlamasını kesemeyip hıçkırarak ağlıyordu.Yanaklarına durmaksızın hücum eden bu gözyaşları bazen dudağına ve saçlarına yapışıyordu.Ağlarken dilinden zar zor dökülen tek bir söz vardı ve o da:
"Özür dilerim, baba"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pembe Köşk
Romanceİki kız kardeşin evlerinden taşınıp büyük aile evlerine gelmeleri ile başlayan maceraları ve evde kaosun bitmeyeceği günler.Onları neler bekliyor?